şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Deniz çarşaf gibiydi o gün. Öylesi az ve hafifti ki dalgalar; uzak aralarla sahile vuruyor, ayakları bile ıslatmıyordu. Alabildiğine maviydi her şey; gök mavi, deniz mavi… Mavilerin yarışıydı sanki.
Böyle maviliklerde dinlenirdi demek ki ruhlar. Mavileri derin soluklarla içe çekip, sonra daha derin bir maviyi solumak üzere bırakmaktı soluğu dışarıya. Şu an deniz ve gökyüzünü solumak, yudum yudum içmek gibiydi mutluluğu.
Şiirkolik’i tanıdığım ilk günlerde, bir ‘Aile’ sözcüğü çağrışımı hissetmiştim. İşlerimin yoğun olduğu zamanlarda, yazamasam da okumadan geçemiyordum. Sonradan anladım ki; sadece çağrışma değilmiş ve bizzat bir ailenin içindeymişim ben. Hep mutlu oldum bu güzel ailede…
Düğün günü gelip çatmıştı. Her şey tamamdı artık. Melia Kasım Oteli bir geline ev sahipliği yapacaktı o gece. Konuklar yerlerini almış, damat ve gelini konuşuyorlardı. Kimi ‘Allah yolunu açık etsin’ dileklerinde bulunurken, kimi de ‘Yazık oldu kıza’ diyordu.
Derinden gelen bir zil sesi kulakları tırmalıyordu. Epeyce çaldı ve sustu. Pelin duymuş; ama kolunu uzatıp telefonu alamamıştı. Ne olduğunu bile tam anlayamamıştı hatta.
Beş dakika kadar geçti ve tekrar aynı zil çaldı. Gözlerini açtı Pelin. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Hala Tarık’ın söylediği o sözde idi. ‘İşte kadın böyle olur…’ sözü kulağında çınlıyordu Pelin’in. Ayşe için bu lafı söylemişti ha Tarık!
Sabah saat sekizi çeyrek geçe uyanmıştı Pelin. Hala mahmurdu. Gerindi bir süre. Birden aklına mesaisinin saat dokuzda başlayacağı geldi. Tarık’a doğru döndü; o da mışıl mışıl uyuyordu. Oysa aynı saatte başlıyordu mesaileri. Kendisi fırladı yataktan. Lavaboya gidecekti ki; kocasını da uyandırması gerektiğini düşündü. Sertçe sarstı birkaç kez. O da homurdanarak gözlerini açtı.
Böyle devam edersen, senin yüzünden onlarla görüşmeyeceğim Tarık…
-Ne oldu yine hayatım? Ne bahaneler üreteceksin bakalım gecenin bu saatinde?
-Ne olacak sence? Hadi kadını övmelerini anladık; ya o bakışların neyin nesiydi?
Gece lambası, kırmızı loş ışığını veriyordu duvarlara. Gözü en yakın arkadaşını aradı duvarda. Oradaydı işte; ördüğü ağın içinde geziniyordu. Ne kadar da sevimliydi… Bugüne kadar tüm dertlerini dinlemiş, susarak dost olmuştu Peri’yle. Kıpırdamaya çabalayıp yeniden tekerlekli sandalyesine oturdu bin bir güçlükle.
Merhaba,
Şiirkolik’i tanıdığım ilk günlerde, bir ‘Aile’ sözcüğü çağrışımı hissetmiştim. İşlerimin yoğun olduğu zamanlarda, yazamasam da okumadan geçemiyordum. Sonradan anladım ki; sadece çağrışma değilmiş ve bizzat bir ailenin içindeymişim ben. Hep mutlu oldum bu güzel ailede…
Odadan gelen, tekerlerin metalik sesine kulak kabarttı yaşlı adam ve karısı. Yatak odalarında yine uyumaya çalıştıkları bir zamandaydılar. Bu saatlerdeki metal sürtünme seslerini duymaya alışmışlardı ve yine bir hüzün kapladı içlerini. Yaşlı kadın, titreyen elini kocasının avucuna bıraktı. Belli ki kendisinde kalmayan gücü almak istiyordu yarım asırlık hayat arkadaşından.
Düğün günü gelip çatmıştı. Her şey tamamdı artık. Melia Kasım Oteli bir geline ev sahipliği yapacaktı o gece. Konuklar yerlerini almış, damat ve gelini konuşuyorlardı. Kimi ‘Allah yolunu açık etsin’ dileklerinde bulunurken, kimi de ‘Yazık oldu kıza’ diyordu.