şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Sarılmanın gücünü ilk bebekken farkederiz. Karnı tok, altı kuru olan bir bebeğin onunla ilgilenen şefkatli bir ebeveyne ve sevgiyle bir kucaklaşmaya ihtiyacı vardır.
Sonra arkadaşlarımızla el ele tutuşmak ilk samimiyetin göstergesi olur.
Bu sabah güne dinç bir şekilde uyanamadım. Biraz da olsa hani küçük tatsızlıklar olur ya biri bir şey der, öbürü yanlış anlar. Diğeri bağırır, biri üzülür falan işte böyle bir günü geride bırakmış, yeni güne de bu enerjiler birazda olsa bulaşmıştı. Yollarda mahsur kalarak iliklerime kadar donmuş ve en sonunda metro durağına inmiştim. Bu sefer de metroyu kaçırdım. Hani dersin ya yapacak bir şey yok, her şey olacağına varır.
Çapa, içsel bir bilinç durumuna bağlanan duyusal bir uyarıdır (dokunma, görüntü, ses, tat veya koku).
Uyarı tekrarlandığı zaman bireyde aynı durum tekrar yaratılır.
Çapalar deneyimleri zaman içerisinde dolaştırmamızı sağlayan “araçlardır”.
(Şimdiki veya geçmiş) Durumları “yakalamak” için kullanılırlar; böylece bu durumlar (aynen veya değiştirilmiş bir şekilde) şimdi veya gelecekte başka bağlamlarda da kullanılmak üzere hazır olurlar.
Bugün yazasım var. Bugün fırtına olup esesim , yağmur olup yağasım var. Bugün düzeni bozup yeniden yapasım var. Boş bir sayfa açtım. Sonra penceremden ormana doğru kaydı gözlerim. Ellerim masanın üzerinde, öylece kaldı. Ne yazsam diye düşündüm. Bir tarafım yitirilen yakınların insan hayatındaki izlerini yazmak istedi. Ölümün her şeye nasıl nokta koyduğunu ve bir daha geri dönüşü olmadığının insan duyguları üzerinde yarattığı acı, hüzün oturdu yüreğime. Derin derin nefes almaya
Ellerimi saçlarımın arasında gezdiriyorum. Kafam avuçlarımın arasına düşüveriyor. İşi, gücü bir kenara bırakıp dışarıya bakıyorum. Devasa çam ağaçları gelin gibi bezenmiş. Dallarında kuşları göremiyorum. Güneş soğuğa inat buradayım der gibi uzaktan gülümsüyor. İşte bir kuş soğuktan bir daldan diğer dala konuyor. O da ne aniden 5 güvercin penceremin kenarına
Gergin bir şekilde perde beğenmek üzere eşimle bir mefruşat mağazasına gidiyoruz. Neden gerginim, işler çok ve hangi birine yetişeceğimi bilemiyorum. Üstelik çok programlı davranmama rağmen…
Öyle bir esnafla karşılaşıyoruz ki, benim gerginliğim, huzursuzluğum onu hiç etkilemiyor, hatta alıp almamız da onu da etkilemiyor. O elinden geleni yapıyor. Bir sürü perde çeşitlerini bizi sıkmadan sağlam bir esnaf edasıyla gösteriyor.
Ellerimi saçlarımın arasında gezdiriyorum. Kafam avuçlarımın arasına düşüveriyor. İşi, gücü bir kenara bırakıp dışarıya bakıyorum. Devasa çam ağaçları gelin gibi bezenmiş. Dallarında kuşları göremiyorum. Güneş soğuğa inat buradayım der gibi uzaktan gülümsüyor. İşte bir kuş soğuktan bir daldan diğer dala konuyor. O da ne aniden 5 güvercin penceremin kenarına geliveriyor. Bunlar konuşuyor gibi yiyecek istiyorlar. Ne kadar ekmek varsa pencereme koyuyorum.
Özellikle gelişmiş ülkeler başta olmak üzere dünya nüfusu gittikçe yaşlanıyor. Yaşlanan toplum içinde ülkemiz de bundan nasibini alıyor. Özellikle günümüzde çekirdek ailedeki çocuksayısının 2 den 1’e düştüğünü görüyoruz. Tabi bunun yanı sıra istediği halde çocuk sahibi olamayan yaklaşık 2 milyon çiftin şu anda veya yakın bir gelecekte kısırlık sorununu yaşayacağı tahmin edilmektedir. İstediği zamanda çocuk sahibi olamayan insanlar ülkemizde önemli sosyal, ekonomik ve psikolojik sorunlar yaşamaktadır.
Raflarda yerini aldı….
Ömrümüzden akıp geçen bayramlar ve her bayram öncesi yaşanan heyecan, koşturmaca insana başka türlü bir huzur veriyor.
Hep bir şeylerin yarımdı. Bir şeylerin eksikti hayatında.
Kendini tamamlamak adına hep öbür yarını arardın.
Sonra bulduğun ve doğru sandığın insanlara sıkıca bağlandın.
Bulduğunu ve tamamlandığını düşündüğün şey bağımlılığa dönüşen ve seni her gün biraz daha yalnızlaştıran korkularının ta kendisiydi.