şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Okullar açılalı bir ay olacak. Kitaplarımızın tamamlanması uzun süreceğe benzer. Teksirler çıkmaya başladı. Bu işten; yazan, çoğaltan, satan kişiler para kazanmakta ama nedense hızlı yürümemekte. O nedenle, derslere muntazaman devam etmekten başka çaremiz yok. Bu da çalışma hayatıyla öğrenim hayatını bir arada sürdürmeye çalışan benim gibi kişiler için oldukça zor ve yorucu… Sabah, öğleye kadar çalıştığım okuldayım, öğleden sonra ikinci sınıftan kalan derslere,
Sen hiç yalnız kaldın mı? Nasıldır, bilir misin, yalnızlık? Ne denli kaybeder insan, kendini! Nasıl arar, candan bir dost sesini, nefesini! Neyi var neyi yoksa nasıl aktarır, ona! Neler feda eder, uğruna! Neler harcar, neler… Bir can yoldaşlığına!
Güneş de günlük işini bitirmiş, başını alıp gitmişti. Ortalık kararmaya başlamıştı. İçim de öyle… Karardıkça kararmaktaydı. Ev dar gelmeye başlamış, odamla diğer bölümler arasında lüzumlu lüzumsuz gidip gelmelerden, huzursuz kıvranışlarla mekik dokumaktan yorulmuştum. Ölümün eşiğine gelen Ogün değil, sanki bendim. Masamın üstünde bir takvim yaprağı
Bu pazar Virane’ye erkenden gitmeye karar verdik. Orçun, ben ve Neşe… Bizim takım yani… Orada Ahmet ve Duygu da var. Bir de sabah kahvaltılarımız var, bu kadroyla. Biz bize olunca, sohbet çok farklı! Çayın aroması, kızarmış tereyağlı ekmeklerle beyaz peynirin lezzeti bambaşka…
Beyaz giymeyi sevdiğim halde bazen başka renkler de çekiyor beni. Açık mavi, açık yeşil gibi… Bazen kahverengi, yeşil ve açık sarıyı bir araya getirmeyi tercih ediyorum. Doğada örnekleri olan renk uyumları… Kahverengi gövdeli yeşil ağaçlarda sarı, beyaz, kırmızı, pembe çiçekler…
Bu sabah benim odamda kahvaltı ettik, keyif çaylarımızı içmek için açık pencerenin önüne geçtik. Baktım ki hepsinde bir dermansızlık… Kolları kanatları düşmüş… Poyraz estikçe almakta oldukları nefeslerle an be an kurumaktalar… Beni görünce, sevgiye muhtaç, takatsiz avuçlarını merhamet dilenircesine açmış, yalvaran bakışlarını
Sersem âşığın ardından o hararetli konuşmalar yapıldıktan ve hemen hemen bütün masalar birleştirilerek hazırlanan sofrada, gülüş cümbüş bir öğle yemeği yendikten sonra dağılan kalabalıkla suyu çekilmiş değirmene dönen Virane’de canımız sıkılmaya başladı. Dede, tezgâhının başında ağaç yontmakta ve sigara içmekteydi. Duygu bulaşıkları bitirmiş,