şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Anahtarımın kapıyla bir süre buluşamaması, hatırlattı bana Murat’ımın annemlerde olduğunu. Evet, evet! Tek kurtarıcım yavrumdu. Ona sarılmalıydım. Babasının ihaneti karşısında, ancak onun varlığı bana teselli olurdu.
Karnımı açtım kimse yokken ayna karşısında. Sımsıkı doluydu dün; bugün bomboştu. Titrediğini hissediyordum karnımın. Sanki boşlukta asılı kalmıştı derim ve sallanıyordu. Canlıydı; görevini başarıyla tamamlamıştı. Bedenime, bedenimdeki gücüme, sağlığıma binlerce defa şükürler ettim.
Kasıklarımda sızılar başlamıştı. Normal doğum yapmak istiyordum. Sancıların dayanılmaz olduğunu duymuştum dayanan analardan. Doğumun, coşku veren eşsiz bir deneyim olacağı beklentisinin atmosferine girmiştim bile. Doğumumun daha kolay olabilmesi için hemşire arkadaşımdan bilgi almıştım hatta… Hazırdım.
Bacaklarımı uzata uzata geriniyordum gözümün içine girmeye çalışan bu güneş ışığının farkına vararak. Güzel bir kahvaltı hazırlamalıydım ellerimle Mustafa’ma.
Bahçemize hazırlamıştım kahvaltımızı. Çayı da hazırlayıp, en yavaşa, demini almaya bırakmıştım. Uyandırmaya gelmişti sıra. Öyle derin uyuyordu ki; öyle sevilesi ve öpülesi…
Hüsniye teyzem, annem, babam, Mustafa’mın anne ve babası, iş arkadaşlarımız, komşularımız görünen misafirlerimizdi. Herkesin göremediği meleklerim de, ellerinde yıldızlı mutluluk değnekleriyle düğün salonundaydılar.
Bütün hayatımız bizi bir anda bulunduğumuz bu noktaya getirdi. Sürprizlerle doluydu her günümüz. Her an, bana göre bir bilinmeze gizemdi; anı yaşıyordum. Hissediyordum aldığım nefesi, yeşilin yapraktaki hışırtısını. Kütüğün, aslında ona kütük diyenleri büyütüp beslediğini, can verdiğini görüyordum. Görüyordum önün arkadan farklı olmadığını; gülmenin ağlamadan yaşanmadığını. Anlıyordum ki eşit dağılıyordu hayata duygular. Ölçüsü onun elinde;
-Mustafa ben denize girmek istiyorum.
-Beraber girelim. Alkolün etkisiyle dengeni kaybedebilirsin.
Elimi tuttu ve beraber daldık lacivert efsuna. Su buz gibiydi. İçim alev topu, yüreğim, ruhum serseri düşlerde… Allah’ım bu rüyaysa, gerçek nerede? Ayaklarımı hareket ettirip yukarı doğru çıkıyordum,
Suya ilk atlayan ben oldum. Buz gibiydi deniz suyu. Dupduru çeşme suyu idi sanki… Kıvrılan vücudumu yukarı doğru çevirdiğimde, Mustafa’nın yüzü ile karşı karşıyaydım. Değdim değecektim, öldüm ölecektim… “Su çok güzel!” diye bağırdım, havayı ciğerlerime çektiğim anda.
Başımı kaldırdım ve aynı anda birbirimize aynı soruyu sorduk:
-Ne işin var burada?
Ben hemen ilk cevabı vermek istedim ve heyecanla tatil için geldiğimi söyledim. Sonra o bana bakarak “Bende” dedi “Bende…”.
Tayin olduğum şehir açıklanmıştı. Artvin’de ilk öğrencilerimle geçirdiğim yılları hiç unutmayacaktım. Her tatilde anne ve babama özlemle koşmak, sevdiğim yemekleri annemin elinden yemek beni çok mutlu ediyordu. Fakat öğrencilerimi de çok özlüyordum; onlarla bir bütün olmuştuk, mesleğimi çok severek yapıyordum. Yazmaya ara vermiştim bu aralar. Çok yoğundum. Günler hızla geçiyordu. Artık otuz yaşına gelmiştim ve memleketime dönerek mesleğime orada devam edecektim.