Paravanalı Güzel

Köyün birinde çok güzel mi güzel bir kız varmış. Hani köyde herkesin gıptayla baktığı, imrenerek baktığı, kıskanarak baktığı, güzel Ayşe kız yaşarmış. Evin biricik kızı, evin bütün işlerini o yaparmış. Bazen köyün genç kızları ile bir araya gelip sohbetler edermiş. Her konuşmalarında Ayşe kız kıskanılan biri olarak köyün genç kızlara arasında gün geçtikçe nam salmış. Öyle nam salmış ki, güzelliği çevre köylere, hatta çok uzak köylere kadar gitmiş. Ayşe kız; masumluğu, efendiliği, hanım hanım oluşu, gururdan uzak, kibirden uzak, çevresine iyilik yapmaktan başka bir şey düşünmeyen, kin ve nefretten uzak yaşamaya devam ediyormuş. Köyün genç delikanlıları ve civar köylerden delikanlılar Ayşe kıza aşık olur onu istemek için dünürler gönderirlermiş.

O kadar güzelmiş ki, yürüdüğü zaman herkes bir defa olsun başını şöyle bir yana çevirip onu mutlaka seyredermiş. Fakat Ayşe kızın bir kusuru varmış. Bu kadar çok güzel olmasına rağmen çirkin görünebilmek için elinden geleni yaparmış. Köyün delikanlılarından uzak kalabilmek için alabildiğine kendini çirkinleştirirmiş. Saçlarını çoğu zaman topuzlu halde tutarmış. Sadece topuz olsa, güzel tokalar yerine paravana kullanarak saçlarının şeklini değiştirir, çirkinleşmek için elinden geleni yaparmış.

Ayşe kız zamanla güzelliği ile dillere destan olmaya devam etmiştir. Zaman zaman köyün genç kızları ile birlikte bir araya gelerek sohbet ederler. Ancak Ayşe kız sohbetlerde evlilik konusu gelince susar hiç cevap vermez. Bu konuyu geçiştirir giderdi. Kendisini çirkinleştirmek için neden bu kadar gayret ettiği sorulduğunda da gülüp geçiştirdi. Ne olursa olsun hiç evlenmeyeceğini yaşıtlarına kesin olarak söylerdi.

Zaman akıp geçiyor Ayşe kız yavaş yavaş yaşlanmaya başlamıştı. Kendisine gelen bütün nasipleri reddeden Ayşe kız tüm ısrarlara karşı duyarsız kalmıştı. Ayşe kızı evlenme konusunda ne annesi ne de babası da razı edememişti. Ayşe kızın tek sözü vardı evlenmek istemiyorum. Bu köyün gençleri ve çevre yörelerden istekler yavaş yavaş azalmıştı. Öyle ki Ayşe kızla evlenmek isteyen delikanlı çok evlenmiş çoluk çocuk sahibi olmuştu. Ayrıca yaşıtları olan genç kızlar onlar da evlenmiş Ayşe kız toplantılarda köyün yaşıtları içerisinde evlenmeyen tek kişi kalmıştı. Onun ilerleyen yaşına karşılık yeni genç güzeller toplantılarda sohbet ederler ama Ayşe kız evlenme konusuna geldiğinde hiç mi hiç taviz vermezdi.

Birgün köyün güzelleri toplanmış sohbet ederler. Ayşe kız da köy güzeldir ile beraber oturmaktadır. Sohbet koyulaşmış; gülüşmeler, serzenişler, hüzünler ardı sıra gelmiştir. Bir ara köyün genç kızlarından biri;

-Ayşe abla, ilerlemiş yaşına rağmen inan köyün en güzel kızısın. Seni kıskanmıyorum ama imreniyorum. Tecrübelisin, bilgi sahibisin, bazen sana akıl danıştığımız da olur. Ama evlilik konusunda çok katısın. Abla neden evlenmiyorsun? Seninle evlenmek isteyen erkeklere neden hala hayır diyorsun? Kızma Ayşe abla, durumu çok merak ediyorum, açıkla?

-Neden evlenmiyorum öyle mi? Neden evlenme teklifine hayır diyorum! Neden çirkin görünmek için uğraşıyorum, bunu merak ediyorsunuz öyle mi? Bana bu soruyu çok sordular fakat bugüne kadar hiç cevap vermedim. Bazen bu soruyu soranlara bile inan kızdığım olmuştur. Şu an sana hiç kızmadım ve çok eskilere gittim. Hele ben bir konuşayım siz dinleyin bakalım.

-Evet Ben çok güzelim,kültürlüyüm ve köyün en inatçı kızıyım. Neresinden başlayayım bilemiyorum ki. Ben hiç çocukluğumu yaşayamadım. Sizler yaşadınız mı bilmiyorum ama ben çocukluğumdan beri olumsuzlukların en beterini yaşadım. Bilirsiniz beni babam çok sever ve beni okutmuştur. Köyün okuyan birkaç kızından biriyim. Bana sizler danışırsınız, bazen köyden işler bana akıl sorar kültürlü biri olduğum için, bilgili deneyimli biri olduğum için.

Yaşıtlarım birer birer evlendi çoluk çocuk sahibi oldu. Bana aşık olan köyün gençleri bırakın çevreden gelen erkeklerin hepsi evlendi beni unuttu. Ben aşık olmaktan, evlenmekten, çoluk çocuk sahibi olmaktan o kadar çok korktum ki hala daha korkma ya da devam ediyorum. Yaşım epey ilerledi, artık köyde yaşıtım bekar kız kalmadı. Ama ben hala evlenmekten korkuyorum.

Benim babam köylünün gözünde çok harika, çok efendi, sözü dinlenen, danışılan biridir. Hiçbir kimseyle kavga yapmaz, hiç kimseyle tartışmaz kavgadan uzak biridir. Onun kötülükler üzerine hiç kimse konuşamaz. Fakat dışarıda bu kadar çok iyi olan baba evin içinde ne yazık ki bu kadar çok iyi olmadığı da görülüyor. Benim babam çok kıskanç biridir o kadar çok kıskanır ki… Annemi de beni dışarıdaki insanlara karşı çok kıskanır, biz dışarıya fazla çıkarmadığı gibi gezmeye gittiğimizde uzaktan bizi takip ettiğinibilirim. Yani dışarıda çok iyi ama evin içerisinde bambaşka bir erkek oluverir.

Çocukluğumu bilmiyorum dedim, çocukluğumu yaşayamadım dedim. Çocukluğumda bayramlarda güzellikleri çok az yaşadım. Babam dışarıda ona sataşan, onunla kavga yapan kişilere cevap vermez ama eve geldiğinde dışarıda melek bilinen insan başımıza Azrail kesilir. Ben çocukluğundan itibaren çok dayak yedim ne yazık ki annem de çok dayak yedi. Haklı haksız maalesef düşünmeden, sormadan bazen tekme tokat bazen de sopa ile ya beni ya annemi de döverdi. Kısacası ben babamdan çocukluğumdan beri nefret ettim. Ne yazık ki bu nefretim hale geçmiş değil.

Neden evlenmedim? Dışarıda herkese karşı iyi olan babam benim evlenmemi engellemedi, üstelik evlenmem içinde bana birçok imkanlar sundu. Köyün gençleri çevremde pervane olurken ben ne düşündüm biliyor musunuz? Evlenince ne olacak? Başım göğe mi değecek?

Ben kültürlü biriyim ve akıl danışılan biriyim. Çok mu çok güzelim. Benim babam evde bize bu kadar eziyet ettikten sonra erkeklerden de nefret etmeye başladım. Hatta evleneceğim erkekten bile korkar oldum. Benim babam, annemin ve benim güzelliklerimizi kıskandığı için dövüyordu. Evlendiğim zaman benim eşim benim babam gibi ya beni dövmeye devam ederse. Güzelligim dillere destan, akıl soran akıl alan çok. Evleneceğim erkek babam gibi adaletsiz, acımasız biri olur da baba evinden ayrıldıktan sonra dayak yeme Faslı koca evinde devam ederse ben yaşayamam ölürüm. Erkeklere güvenin olmadığı için, erkeklerin kıskançlıkları kötülükleri nedeniyle evlenmekten vazgeçtim bu nedenle çirkinleşmek için elimden geleni yaptım. Hangimizin evinde yok ki bu terslikler. Erkeklerin çoğu dışarıda önüne gelen güzele bakar, peşinden koşar ama eve gelince de iş namus meselesine dönüşür. Biz aciz kadınlar olarak bazen tekme tokat, bazen de bir fışkı ile canımız yanar geceler boyu sessiz sessiz ağlarız.

Evet kızlar, ben babamın attığı dayakların koca evinde devam edeceği düşüncesiyle evlenmekten korktum evlenemedim. Size tavsiyem evlenin. Sizin benim kadar talihsizliğiniz olmayacağına inanıyorum. Allah’tan sizlere mutluluklar dilerim. Artık benim evlenme çağımda geçti, evlenecek yıllarımda geçti.

Evet yıllar yılları kovalamış Ayşe kız babasının yaşattığı o acılardan dolayı evlenememişti. Rivayet odur ki ilk önce babası ölmüş sonra annesi ölmüş ama paravan halı Ayşe kız hakkında daha sonra kimse bir şey anlatamamıştır. Çünkü annesinin ölümünden sonra Ayşe kız evi ile birlikte bilinmeyen bir yöne doğru göç etmiştir.

Beyler eşinizin ve çocuklarınızın nefretini kazanmak istemiyorsanız lütfen dikkat ediniz. Her zaman haklı olamazsınız. Her zaman tek hakim siz olamazsınız! Dışarıdaki olumsuzlukları evdekilerden çıkarmayınız, çıkarmayınız ki en büyük nefret sizi çarpmasın.

Karabağlar/15.08.1988
Hüseyin Durmuş
Emekli edebiyat öğretmeni
Şair yazar 
www.kafiye.net