Ahmet Emmi

Ahmet emmi, iyice yaşlanmıştı.
Çocukları büyümüş, evlenmiş bir sürü torun sahibi olmuştu.
Eşi aniden Hakkın rahmetine kavuşunca, köy yerinde yapayalnız kalakalmıştı. Zira çocuklarının hepsi şehirde hayatlarını sürdürüyorlardı.
Oğullarının ısrarla davet etmelerine rağmen, o kimsenin evine sığamıyordu.
Gitse dahi çok kısa ziyaret edip tekrar köye, kendi evine dönüyordu.
Sağolsun gelinleri ve kızları bu yaşlı babalarını yalnız bırakmıyorlar, sık sık gelip çamaşır, ev temizliği gibi işlerini yapıp gidiyorlardı.
Hanımı vefat edeli iki sene olmuştu…Ahmet emmi artık yalnız yaşamanın zorluğunu anlamış, samimi olduğu bir-iki arkadaşına’ evlensem daha iyi olur galiba ‘ diye düşüncesini bildirmişti.
Bu söz kısa zamanda ‘Ahmet emmi evlenmek istiyor, kendine göre uygun birini arıyor ‘ şeklinde bütün köye yayıldı.
İlk başta, tüm köy halkı bu fikri çok komik bulup alay konusu etselerde; daha sonra kendilerini onun yerine koyarak, bu fikrin doğal olduğunu düşündüler.
‘ Tabi ya,köylük yerde bir başına bir ihtiyar ne yapar? Mutlaka ona bakan, ilgilenen bir kadın lazım…Gelinler kızlar ayda bir gelip çamaşır yıkayacaklar diye beklenir mi? Bu adam sıcak bir tas yemek bile yiyemiyor…Evlensin daha iyi.’

Tüm köy halkı bir olup Ahmet emmi ye uygun bir bayan aramaya başladılar. Civar köylerden sordular, haber şehire kadar yayıldı, bir kaç gelin adayı bile bulundu.
Ama Ahmet emmi `nin prensibi vardı.
Alacağı bayan ya çocuk doğuramayacak kadar ihtiyar yada kısır olmalıydı.
Zira bu yaştan sonra evlenip, hasbelkader birde baba olmak istemiyordu.
Tekrar evlat sahibi olup çocuk büyütmek için kendini çok yaşlı ve ve yorgun hissediyordu.
Böylece gelin adaylarından henüz menapoza girmemiş olanları eleyip reddetti.
Geriye sadece iki tane çok ihtiyar teyze kalmıştı.
Onlarıda çok ihtiyar oldukları, bakıma muhtaç oldukları için beğenmedi.
‘ Benimde bakıma ihtiyacım var, alacağım kadın bana bakabilmeli ‘ diyordu.
Elden ayaktan düşmüş, neneleri istemiyordu.
Böylece aradan bir kaç sene daha geçti…Gönlüne göre bir bayan bulamamıştı.
Tam evlenmekten vaz geçmek üzereyken, bir arkadaşı Ahmet emmi ye kendi akrabasından söz etti.
‘ Benim halamın kızı var,zamanında Almanya ya gelin gitmişti,on sene evli kaldı hiç çocuğu olmadı.
‘ Kısır ‘ diye kocası onu boşadı, Türkiye ye geri yolladı…Kaç senedir babasının evinde oturup durur.
Bir daha kocaya varmadı, gelen taliplerini geri çevirdi,sonrada kimse onu beğenip almadı.
İstersen bir gidip bakalım.’
Ahmet emmi sevinmişti bir umut ışığı doğmuştu gönlüne.
Hemen ertesi gün arkadaşıyla birlikte kısır gelin adayına görücü gittiler.
Daha görür görmez bu bayanı beğenmişti, hem oldukça genç hemde kısırdı.
Nikah işlemlerini başlatıp kısa bir zaman içinde evlendiler.
Aradan henüz üç ay geçmiştiki, kısır diye aldığı kadında hamilelik belirtileri baş göstermişti.
Kadıncağız, kendine inanamıyordu, on senelik evliliği çocuk doğuramadığı için bitmişti, eski kocası onu ‘kısır ‘ diye bütün herkese, heryerde ilan etmişti.
‘ Bu kesinlikle çocuk değil, ben kısırım, benim çocuğum olmaz… ‘ diye söyleniyordu.
Doktora gittiler,tahlil sonuçları kadının hamile olduğunu gösteriyordu.
Bu haber hem köyde hemde Ahmet emmi ´nin çocuklarının üzerinde bomba tesiri yaptı.
Sayısız torun sahibi, ihtiyar Ahmet emmi tekrar baba oluyordu.
Senelerce doğuramayan bir kadın aramış, en sonunda uygun bir kısır kadın bulmuştu ama, takdir-ilahi işte, kadın hamile kalmıştı.
İlk zamanlar bu durumu kabullenmek ikisi içinde çok zor olmuştu, ama zamanla alıştılar.
Doğum zamanı yaklaştıkça, ikisininde içini tatlı bir telaş ve mutluluk sarmıştı.
Kadın ellisini geçmişti, dolayısı ile doğum tehlikeli ve zor olabilirdi, hatta bebek sakat doğabilirdi.
Ahmet emmi,kendini her türlü olumsuzluğa hazırlamıştı ‘ Ne gelirse Allahc.c. tan ‘ diyordu.
Karısı doğum haneye girdikten yarım saat sonra, bir hemşire hanım dışarı çıktı.
Gülümseyerek Ahmet emmi ye doğru geliyor ‘müjdemi isterim ikiz oğlunuz oldu ‘ diye bağırıyordu.
Ahmet emmi, duyduğuna inanamıyor, inanmak istemiyordu.
‘ İki bebek olur mu hiç? Sen ne diyon hemşire hanım, benimle alay mı ediyon?
Ben ihtiyar bir adamım, kalbim durur, kalbim dayanmaz… Böyle şaka yapılır mı? ‘
Hemşire hanım gülüyordu: ‘ Ne şakası, eşiniz normal doğum yaptı… ikiz oğlan doğurdu…Bebekeler de anne de gayet sağlıklı.

Ahmet emmi ve hanımı ikiz bebekleriyle dünyanın en mutlu çifti oldular.
Her zaman keremi bol, ihsanı bol, lütuf sahibi Allah´a c.c. şükür ediyorlardı.

Çok zor büyütülüp-okutulan oğlancıklar, aynı köyde açılan sağlık ocağında doktor olarak göreve başladılar… Şimdi Ahmet emmi´nin bir tek muradı vardı:
‘ Ölmeden bu yavrularında mürüvvetini bir görseydim…
Hanım daha genç görürde,ben göremem herhalde… İyice yaşlandım.’

Hatice Hantal
www.kafiye.net