şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
D E F T E R E
Gönül fermanını verdim deftere,
Sırrımı tutamadı, yaydı ele,
Tüm dostlarım küstü şimdi benimle,
Gidin karabulutlar, defter sile!
Derdimi anlatamadım gurbette,
Gözyaşımı silemedim mendile,
Sevdiğim güzel şimdi yâd elde,
Gidin karabulutlar, defter sile!
Gün batımında gelirim dedi de,
Eğledi çeşme başında öylece,
Sızısı vurunca sineye ince,
Gidin karabulutlar, defter sile!
Gidin bulutlar, benden ırak ırak,
Yârim şimdi benden çok uzak,
Gönül kapım kapandı kırılarak,
Gidin karabulutlar, defter sile!
Basınsitesi-İzmir 26.12.2003
Hüseyin DURMUŞ54
www.kafiye.net
YABANCI
Yine yalnızım bu akşam İzmir’de
Arkadaşlarımın hepsi gitti evine,
Kaldırımlar ve sokaklar yabancı yine
Bütünüyle her şey ter etti İzmir’de
Bütün gün yürüsem İzmir sokaklarında,
Karşıyaka, Konak, Göztepe, Kordon’da
İnan başını çevirecek insan yoktur bana
Bu köhne, mimsiz medeniyetli yollarda.
Anlaşabileceğim bir dost arıyorum
Geceleri nedense uyuyamıyorum,
Gündüz sokaklarda tek başına kalıyorum
Güzelim İzmir’de yaşamaktan korkuyorum.
Ne tanıdık bir yüz, ne de bir arkadaş,
Ne de derdimi anlayacak bir sırdaş,
Sokaklarında insanlıktan başka her taş,
Yüzüme bakıp tükürüyor, hani arkadaş?
Çekiniyorum kendimden, insanlığımdan,
Bu köhne, yıkılmış şehrin yollarından!
Yok olacak gibiyim her sokaklarından,
Nerede sakin gecem, ayrıyım yuvamdan!
Oturuyorum odamda sakin, sessiz olarak
Dostlarım, arkadaşlarım, ailemden uzak,
Yalnız; ne sigarada, ne yemekte tat bularak
Bekliyorum, gayem hakikati bulmak.
İzmir / 20.11.1977
Hüseyin DURMUŞ54
www.kafiye.net
HALİME ŞAŞTIM BUGÜN
Bugün bana tamamen yabancı bir mekânda
Anılarla baş başa kalarak taştım bugün
Bilinmez bir yerlerde yalancı bir mekânda
Yakıyordum kendimi harlı ateştim bugün
***
Bir yanım cehennemi andırıyor gibiydi
Beride biri beni kandırıyor gibiydi
Yaşadığım yer zindan hücrem deniz dibiydi
Nerden düştü aklıma dertleri deştim bugün
***
“Mekânlar,” demişti pir, “mekânlar deyip geçme”
“Bak kızım nefse uyup, sakın ha zehir içme”
“Ellerin kumaşından kendine esvap biçme”
Bunu duyup kendimle içten ödeştim bugün
***
Alıp başımı gittim oturdum bir zirveye
Düşündüm de başımı acaba vursam neye
Neden attım kendimi bu yabancı haneye
Duvardaki taşlarla ayrılmaz eştim bugün
Bir ses duydum uzaktan anlamsız bakakaldım
Git mi diyordu bana; kal mı? Apışıp kaldım
Tutundum bir kayaya öyle yapışıp kaldım
Anlattım dertlerimi çile üleştim bugün
***
Geç geçten uyanınca baktım başım dönüyor
Gördüm dumanlı halde gökten bir şey iniyor
Yoksa yanılgı mıydı? Gözde fer mi sönüyor?
Hiç emin olamadım halime şaştım bugün
***
NİLÜFER SARP
www.kafiye.net
MUTLULUĞUMSUN
Birgün,
Denize yüzüm dönük bakarken,
Kendi kendime sordum,
Ne hissediyorsun diye…
İçimden bir ses,
Derya deniz dedi…
Uçsuz bucaksız,
Huzurun kucakladığı en derin umman…
Ürkütüyor du aslında,
Sonunu göremediğim derinlik…
Dalgaların hırçın ca sığ kayalıklara vurması,
Bir parça yosunun ayaklarımı süslemesi,
Hayatın acı tatlı yanlarından biriydi galiba…
Durulduğundaki sessizlik gelecek fırtınanın habercisiydi belki de…!!!
Ne çıkardı ki…
Bu uçsuz bucaksız derinliği hayatlarımıza benzetiyor dum…
Sonunu bilemediğimiz…
Sözleşmemiz yoktu ki yaradan la…!!!
Ne yaparsan elinle oda gider seninle derim hep,
Amma…
Sadece iyi olmakta yetmiyor du ki,
Galiba yaşamanın sırrı güçlü olmaktı….
Kumar masasına hiç oturmamış tım,
Lakin,
Kumarda kazanan dan çok kaybedenin oldugunu da bilenlerden dim…
Hayat ta bir kumar değil miydi….
Yüzmeye başlamadan önce yürümeyi öğrenmeli insan,
Ben çoktan öğrendim…
Boğulmak istemiyorsan,
Sırt üstü kala bilmelisin suyun yüzün de…
Ben güçlüydüm,
Sende mutluluğum azizim…!!!
Zehra Demirtaş
www.kafiye.net
Gönül Bu Kimse Akıl Erdiremez İşine
Gönül yapayalnız kalır sessiz limanında,
Eli kolu bağlı bir mahkum gibi,
Sırtını dayayacak duvar ararken,
Cesareti bulacaktır erbabında.
Sevdası yüreğine yasaktır,
Çıktığı her yol ise ona tuzaktır,
Çaresizlik bile bile hep ızdıraptır,
Vuslata kavuşması ihtimalle uzaktır.
Yaralı ceylan gibi içlenir,
Yinede inadına aşka diklenir,
Haykırarak yeri göğü inletir,
Böylece sesini tüm aleme dinletir.
Umudunu yitirmez hiç bir zaman,
Yazgısı böyle iken, kaderine darılır,
Paramparçada olsa kalbi,
Sıcacık sevdasıyla karılır.
Dermanını aradıkça yorulmaz,
Taki bulana kadarda hiç durulmaz,
Bilir ki sevdasız düzenide kurulmaz,
Kararlıdır gönül, yıkılsada uslanmaz.
Düşer zorunla sevdasının peşine
Öyle inattır ki, dönmez asla geriye,
Tutar yakasından yapıştırır deriye,
Kalbinin yağları çözülür eriye eriye,
Gönül bu ,kimse akıl erdiremez işine.
Nesrin Önem Demir
21 12 2015
www.kafiye.net
SƏNSİZ
SƏN ÇIXIB GEDƏLİ
ÜZÜM GÜLMƏZ OLDU.
ƏLLƏRİM QƏLƏM,
DİLİM SÖZ,
TUTMAZ OLDU.
İLHAMIM , TƏBİM
GƏLMƏZ OLDU.
ŞEİR YAZMAQ
ELƏ BİL Kİ,
XƏYAL OLDU.
KÖNLÜM SƏNİN HƏSRƏTİNLƏ
BOŞALDI, DOLDU.
SƏN GEDƏLİ ELƏ BİL
KİÇİLDİ , DARALDI DÜNYAM
PAYIZ YARPAĞI KİMİ
SARALDI DÜNYAM.
SƏN ÇIXIB GEDƏLİ
QARALDI DÜNYAM.
DEMƏK SƏN İMİŞSƏN
QOL- QANAD VERƏN,
DEMƏK SƏN İMİŞSƏN
İLHAMIM , TƏBİM
DEMƏK SƏN İMİŞSƏN
YAŞAMAQ HƏVƏSİM,
SƏN ÇIXIB GEDƏLİ
YAŞAMIRAM MƏN.
ZEYNƏB NAXÇIVANLI
www.kafiye.net
QƏZƏL
ALA GÖZLÜM. NEÇƏ VAXDIR HƏSRƏTİNLƏ YANMIŞAM MƏN,
GÜNƏŞ KİMİ İŞIQ SAÇAN GÖZLƏRİNİ ANMIŞAM MƏN.
XƏYALIMDA CANLANDIRIB AYA BƏNZƏR ÜZÜNÜ HEY
YALQIZ QALAN BU ÜRƏYİN AĞRISINI DANMIŞAM MƏN.
GİZLİ- GİZLİ UZAQLARA DALİB- DALIB GEDİRƏM BAX,
BİR GÜMANLA, BİR ÜMİDLƏ DÖNƏCƏKDİR SANMIŞAM MƏN.
GÜN HƏFTƏNİ, HƏFTƏ AYI, AYLAR İLİ QOVSALAR DA
NƏDƏN GƏLMƏZ NAZLI YARIM YOXLUĞUYLA DONMUŞAM MƏN.
YALAN İMİŞ XUMAR – XUMAR SEVGİ DOLU BAXIŞLARI
İNANMIŞAM , ALDANMIŞAM BAX BELƏCƏ QANMIŞAM MƏN.
QARŞISINI BULUD ÖRTƏN GÜNƏŞ OLDUN ZEYNƏB ÜÇÜN,
GÜL ÜZÜNÜ AYLAR OLDU GÖSTƏRMƏDİN SINMIŞAM MƏN
ZEYNƏB NAXÇIVANLI
www.kafiye.net
Ayn+Şın+Gaf = AŞK = ALLAH
Fikrimde rüyamda
Vücut,ruh ve nefs
Öyle bir mecnun etmiştir ki
‘Sus aklını başına al, kal öyle…’ mi demeliydim
Kaç yıl uzakta
Parmağımın ucundaki güneşi öptüm
Ey gönül,
Hiç fark ettin mi?
‘Yazar,hayatın her alanından yazar..’
Öpüyorsa ki mutluluğu inayetinin göz bebeği
Yanmalı mahlukatının içinde çokluğu
Merak ettiğim
Nedir bu başıboş dil pelesengi,
Alaca bulaca temyizsiz yargılar
Tutku,öfke,takıntı desem
Önünde ne kapıcı var, ne hesap soranı!
Bil ki her sevgili dolu bir küp gibidir;
Kimi tortulu ,kimi saf…
Bu kula merhamet ne olur
Öyle bir tevekküllü bir mızrak girdi ki kalbe
Bağış, gölge, feyiz, bolluk ve bereketiyle
İçsem diyorum nefsimden ihtiyatlı olmadan
İman ve Kur’ân nuruyla kana kana
Her zaman misafir olunmaz
Azap gelmeden sen ki rahmet deryası
Rabbım arasında doğrudan bir temas
Salat selam eyle ne olur bu kuluna
Şayet aklım ebedi menzile gider de gelirse
Kör gönlümün meçhullüğü bilinmek ister
‘Elif-lam-mim’ lerim ilahi havl ve kuvvetine sığınmış mı?
Şu şiirin muhatabı
Tövbeleri ile acınmak mı ister,
Düşün şimdi içimde son bahar rengi mavi
Yüreğimde taşırım gizli binlerce hazineyi
Aşk ile buyur can huzuru
Ki yer ve gökteki her bir alem kaldı tesirinde
Ben niye görmeyeyim maksadını ya Rab..!
İlknur Yıldırım____ 22.11.2014___Enbiya yurdu bu toprak, şüheda burcu bu yer. Bir yıkık türbesinin üstüne Mevla titrer.
www.kafiye.net
Zaman Kumları Özür Dilerse
Aklım başarısızlık duygusu içinde kıvranıyor
Özgürlüğümün tadı mı yoksa kekre…
Neşe, keder, suçluluk duygusu ve acı
Kendi ruhuma dokuna bilsem
Her şey tecessüm
Canımı acıtıyor uçurumdan gülümsemen!
Dilimi mi yuttum aklımı mı yitirdim?
Kızgınlığım ve çaresizliğim kıyasıya
Deli gönlüm ne hissettiğimi anlatamıyor
Ne istedi içimdeki gölgelerden
Yoksa yanlışla doğru arasındaki gayreti
Sonsuz boşluğu mu?
Nefesimi tutmuş yüzümün diğer yarısı
Zamanı durdurmuş bu şehrin
Gidemem ki dilimden daha uzağa
Aklınca bana bakacağına dair söz vermiş
Serserice dirense de gözümün merceği
Bir yangının tam da ortasında ölümü
Aklımın ermediği akıp giden çığlığı
Yakamda bir çocuğun sol yanı
Malum biraz kırgın…
Yaprak dökse de
Zannetme tutunur bir başka bahara
Nedensiz bir yokuş
Tanımadığım o ela gözler
Attı asiliğine imzasını kucak açtığının
Ve nihayet koynunda gecenin
Kaybetmekle yenilmek arası kıyamadığı
Biliyorum yükü sevmektir artık düşlerin
Ne olursa olsun şimdi yanımda
Bir tutam hasret
Beklerken kalbime kaçarım
Dünkü geceden yalanları süslerim
Canımı al ki fena özlemişim
Günahları bende her şeyin
Özür mü diler ki zaman kumları
Ne desem yalan olur
Bildirme beni ecelime yeter öldürme
Bir ilk düşer yandım aman derim de
Yinede çeker
Kader bekçisiyiz unuttun mu
Kim bilir, belki de, kimine göre…
Haksız mıyım
Bazen doğru yoldan şaşar hayallerle okşanırız
Bazen sabahı sabah eder kendimize küseriz
Çünkü bizler gururumuzun korkağıyız
Anıları saklamakla içimizi yakarız.
İlknur Özgün Yıldırım 01 Aralık 2015 Salı
www.kafiye.net
Tapınak Bahçesinde Mabet Ağacıyım
Bana soracak olursan;
Ölü bir adam için hiç fena değil
Bıraktıklarının yarattığı dağınıklık
Şaşkına çevirdi inan ki!
Günlüğümden okuduysan
Zamanın içinden ileriye uzanıp
Merkezine çekilip sana dokunmak…
Kataraktlı gözlerim
Zaman ve okyanusun içinde
Romatizmalı parmaklarım
Yine de idare ediyorum
Anladın mı? Kimsenin umurunda olmasa bile
Boş sayfalar önümde baka baka
Sorguluyor neden umursadığımı
Mesele de bu ya zaten
‘Sağırlık ve anlayışsızlık çağına girmişiz
Seviyoruz ve de hatırlanmak istiyoruz’
Dönmeye başlayan etrafımız
Ya batmayan girdaptan kaçamadığımız
Hareketsizleştirmekle kaçabilir mi yavaşlığımız
Yazılmış ya da kaybolmuş
Değil midir daimi ve ayrı zamandaki anlarımız
Koyu renkli bulutlarla alçalıp
Gökyüzünde asılı kalan hikayelerimiz
Her neyse reddedebiliriz…
Gözler önünde bir başka saniyenin kaybı
Sanki günün her rengi son renge bürünen
Kelimeleri dökülmüş ağaç yaprakları
Bir olmuşcasına
Ya okyanus üzeri mat parlaklığı
Böyle dersem pek adil olmaz
‘Yüreğimde notlardan oluşan bir kâğıt yığın
Biraz ara verip bekleyeceğim…’
Ah… ahh
Çıkarmadan dilden gözaltını
Kaçıp geliyoruz defalarca
Neredeyse hep bir seremoni gerçekleştiriyoruz
Oluveriyoruz şiirsel fakat anlaşılmaz
Parmaklarımızla neyi yoklarken
Birkaç bölüm oysa dünyamız
Bilemiyorum
Tuhaf bir sorumluluk binmiş omuzlara
Gerginliğini kapı dışarı edemiyor
Oysa içini kesip boşaltması lazım
Kendi resmiyeti korumacı
Of of aptalın teki
Kendi kayıp zamanını düşündürür
Bitiremediği tercihleri
‘Değişen lisan değil ki kendi insanları
‘Biz ki yirminci yüzyıl ortalarının yan ürünleri
Kendimizi benzer ya da özel hissedemez olduk’
Lakin gerçektir paylaştıklarımız
Başkalarını düşünerek uykuya dalarız
Oysa renkli camdan üflenmiş
Karanlık kürelere benzer kendi paniklerimiz.
İlknur Özgün Yıldırım ____18 Aralık 2015 Cuma
www.kafiye.net