NİSAN
Baştan sona şımarık sevgili… melankolik aşk, terminallerde bekleyen yolcu, elma dalında kuş, başımızdaki kavak yelleri, insanı deli eden çiçekler Nisan… Kentimin dağları asker olmuş sanki açıklı koyulu yeşiller. Salkım salkım akasyalar,söğütler saçak saçak , maviyle elele vermiş çimenler. Bu ne ihtişam , küçük bir kahvede sıcak çay bardağı elinde uzakları süzen gözler. Kışın getirdiği kasvet ve uyku çoktan yok olmuş gönüllerde.Daha bir umut, daha sevecen çehreler. Zaman zaman çisil çisil yağan yağmur üşütsede tenimizi ruhumuz cıvıl cıvl ümit var. Bir kır kahvesinde tahta iskemlenin üzerinde tünemiş ihtiyar , ağarmış saçlarıyla buruşmuş alnında birden beliren güneşi ağırlayan bahtiyar. Gönüldeki tazelik gözlerdeki saadet neden dersiniz? lütfen sende olandan feragat kalpten Nisansın sen. Elma ağacının dalında asılı kuş ,pembe beyaz çiçeğe şarkılar söyler.İlmek ilmek, nakış nakış işlenmiş kanatlarıyla bir günlük ömrüne aldırmadan oradan oraya koşuşturan kelebek ne de mutludur.
Nisan…. nazenin suretlere hoyrat ve yabancı tebessüm, zamanı çatlatacak ihanetler, ruhu çoşkusunun doruğunda hapsedecek esaretler… Tarla yamacında çapa yapan, samimiyetinin duldasında bir rençber. İşte hayat bu baharın müjdecisi, yazın ilk tedarikleri herşey özgür.
Çiçeğe durmuş özlemler, hicrana düşen yürek, hayatı yoran sevda çoğalır. Nisan… adı gibi güzel kederden firari kalbe ziyan….
Fahriye HAMZAÇEBİ
www.kafiye.net