AŞK OLSUN

Sizi bir cadde boyu ağlayarak yürümek zorunda bırakan bir adamı asla affetmeyin.  Çünkü aynı şeyi en az bir kere daha yapacak. Bir cadde daha ıslanacak, bir sürü insan merakla yüzünüze bakarken.  Bana öyle oldu çünkü.  Bana öyle öldü, o adam, bu gün…. Bende öldü.  Bu durum beni ağrıyan kollarımla yazmaya itiyor, uyuz bir it gibi kimsesiz ve halsizim.  Ben bu gün koca bir caddeyi ağlayarak geçtim.  Koca koca insanlar vardı yolumun üzerinde,  Hiçbirine aldırmadan, hepsine çarparak geçtim.  Rüzgar yüzümü yaladığında iki kat üşüdüm çünkü yüzüm ıslaktı, Çünkü rüzgarın hangi yönden estiğini anlamak için bir parmak ıslatılırdı. Çünkü yüzüm yolunu şaşırmış bir kadının yüzüydü, sancıydı. Sandığım gibi değildi ayrılığın acısı.

Yani şunu demek istiyorum; hiçbir kadın yaşadığı semtin caddesini hıçkırıklar eşliğinde ağlayarak yürümek zorunda bırakılacak kadar ağır cezalandırılmamalı. Güçsüz kolları varsa hele.  Hele yorgunsa evvelsi günden.  Taşıyamıyorsa telefonunu bile, ağır geliyorsa bileklerine…

Ağlarken karşı karşıya geçmeye kalkışılmamalı bir de.  Çünkü buğulu gözleriyle bazen arabaları fark edemiyor insan.  Bazen bazı arabalar hızlı geliyor karşıdan.  Bazı arabalar çok gürültülüydü, beynimin içinde çalıp duran şarkıdan.  O değil de, daha evvel sorduğum soruları bir buçuk yıl üstüne tekrarlıyorum efendiler;  Daha kaç kez yarı yolda bırakılmayı göze alabilir bir insan? Ve kaç kez susarak çökertilir bir lisan?  Bunun bir sınırı yok mudur?  Boynu yuva kokan bir adam nasıl olur da unutulur? Onun yokluğuna ne “zaman” ne de “başka bir adam” iyi gelmiyorsa,  Onsuz iyileşmiyorsa bu yara,  Benim göğsümdeki papatya, nasıl kurutulur?

“Boğazıma düğümlenen adının kronikleştiği sanrısındayım.  Buna doktorlar “hastalık” diyorlar, doğrudur.  Fakat hastalığa adının verilmeyişinden hoşnutsuzum.  Gidiyorsun.  Olsun.  Umarım, benden başka hiçbir kadının senin vatanın olamayacağını biliyorsundur.”  Diyemediğim bir adam var.  Ona diyemediğim çok şey var.  Sayısız kumbarayı dolduracak kadar, birikiyorum.
Bir gün ya taşacağım ya taşlayacağım benim dünyamın Kabe’si olan boynunu, bilmiyorum.

Tanrım, omuz çukurlarında gözyaşı biriktirdiğim tek adamı benden yine aldın;
“Aşk” olsun!

-Mavi Tuğba Karademir
www.kafiye.net