Gidene mi üzülmeli, Kalana mı?
Bu sabah üzücü bir haber ile uyanmak, pekte iyi gelmedi. Zaten uykumu alamamıştım. Uykumu alamadığım zamanlar aksi, huysuz biri olurum ve bu haber üzerine şuan ki ruh halim belirsiz.. Yengemin ölüm haberi ile uyandım. Bir an durakladım ve aklımdan bin bir türlü şeyler geçti aklımdan. Üzüldüm ama kendime hayret ettim.
Ağlamadım, ağlayamadım. Acaba yaşlı oluşundan mıdır , yoksa duygularımın yok olduğuna dair bir belirti miydi ,inan hiç bir fikrim yok. Amcam eve geldi ve eşine bu haberi nasıl vereceğini düşünüyordu. Şimdi şöyle bir şey var. Benim ailem karışık,bunu belirteyim öncelikle. Hatta ben en iyisi açıklama yapayım. Benim öz amcamın oğlu kendi öz amcasının kızı ile evlendi. Yani amca çocukları oluyorlar. Yani amcamın ölen eşi, benim kuzenin eşinin annesi oluyor ki kuzen dediğime bakmayın. Amca derim, yaşça çok büyük oldukları için. Neyse işte.. Toparlanıp memlekete gittiler.

Benim duygularım karmakarışık. Sevgilimden ayrılsam bu kadar karışık olamazdı her hal.. Ölümü düşündüm. Kalana mı, yoksa gidene mi üzülmeliydi insan ? Saatlerce bunu düşünüyorum.

Cenaze namazında, rahmetliyi nasıl bilirdiniz sorusuna herkes ” İYİ’ diyecek biliyorum. Ama içlerinden kim bilir kaçı küfür edip, lanet bir insan diyecekti.. Hani bunu yengem için konuşmuyorum. Genelleme olarak ölen bir insanın arkasından genelde yaptıkları şeyi anlatmaya çalışıyorum.
Mesela, neden öldükten sonra kıymete biniyor insan? Neden ?
Neden içimizde ki her şeyi yaşarken değil de biri ölürken vicdan azabı çekip’ keşke söyleseydim, keşke yapsaydım” gibi  konuşmalar duyar oluyorum ki..
Öldükten sonra onu mutlu edemezsin ki. Yaşarken söyleyemediklerini vicdanınla baş başa kalıp rahatlatamaz sın  kendini.
Bir akrabamız bana ‘ sevdiğin insanı, insanları her gün öldür” dedi. Öldür ki değer bil, öldür ki, ölüm geldiğinde acının üzerine isyan etme.. Ben çocukken en çok babamı öldürürdüm. Ne yapardım? Nasıl yaşardım diye düşüncelere dalıp ağlardım saatlerce. Bu bence her çocukta vardır diye düşünüyorum. Babası ölmüş arkadaşlarım, yada kuzenlerim.. yada hiç tanımadığım insanların hayatları.. Herkes yaşıyor ve herkes zamanı gelince unutuyor bir şeyleri.
Doğum günlerin de, ölüm yılı dönümlerin de yada  onları hatırlatacak başka bir şey olmadığı sürece ne kadar aklımızdalar ki..

Hatırlıyorum da ben ilk ölümü babaannem tattım.  9 yaşındaydım, pek hatırlamıyorum aslında. Hasta haberini duyduğumuz zaman hemen apar topar yanına geldik. Ve bir kaç  gün sonra öldü. Ben en çok ‘ babam şimdi ne yapacak’ diye ağlardım. Onun ağladığını görmedim. Belki de gizli ağladı ama en çok babam içinden ağladı. Çünkü babamı en çok seven babaannemdi. Serdar Ortaç’ın – Bilsem ki şarkısını dinleyip, babaannemi düşünüp ağlardım. Çünkü klipte ki kız ölmüştü. Anneye dair şarkılar dinlediğimizde babamla, gizli gizli ağlardım. Ben gözyaşlarımı saklamayı seviyorum. Babamın yerine ağlıyordum. Çok düşünürdüm, gözleri daldığında ne düşünürdü babam diye.

Benim babam.. Ah koca adam. Sevgiyi, acıyı yüreğinde saklayan adam.
Her ne kadar sana kızsam da, senden nefret ettiğimi kendime söylesem de, biliyorsun kendimi kandırmayı çok severim. Galiba bende sana çektim. Sende sinirlendiğinde ne dediğini bilmiyorsun. Bende sinirlendiğimde kendime ne dediğimi bilmiyorum seninle ilgili. Sana benziyorum her konuda aslında. Sen sevgini gizlemeyi bıraktığın gün, bende bıraktım. Ama önceden gözlerime bakardın. O yok artık. Gözlerin yok, sevgin yok..

Belki bu duygularımı ben öldüğüm zaman bu satırları okuyup, anlarsın beni. İş işten geçmiş olacak belki ama .. Neyse.

Babam 14 yaşında iken dedem ölmüş. Babam da 10 kardeşin en küçüğü. Ben hiç dedemi görmedim. Sadece resimlerini öptüm ve çocukken her cuma kapının önünde babamı bekler, kırmızı şahin arabamızla beni mezarlığa götürürdü. Elimde bir bidon su. Önce mezarlığın etrafını bir güzel sulardım. Ellerimi açıp ‘ Allah’ım dedemi rüyalarımda bana göster’ diye dualar ederdim. Bu duayı hala hemen hemen her gece yaparım.

Dede sevgisine aç kalmanın ne kadar acı bir şey olduğunu anlatamam. Şuan yazarken bile ıslandı gözlerim. Baya döktüm içimi. Baya kan oldu yüreğim. Kalbim titredi, burnumun direği sızladı en acı bir şekilde. Gözlerimin önünde, yaşanmışlıklar bir film şeridi gibi adeta. Hüzün koktu her yanım. Tuhaf oldum.

Düşünceler başladı. Ölürsem şayet, kim ne diyecek acaba. Kimler iki yüzlülük yapacak. Kim iyi deyip dedikodumu yapacak.. Ölenlere mi üzülmeli, yoksa kalanlara mı…

Konu konuyu acıyor vesselam.
Ben yine kendi kabuğuma saklanıp, sessizliğe bürüneyim. Bana iyi gelen en güzel şey bu olsa gerek.

Ölüm.. Tek gerçek.

Fulya Sinem Eraslan
www.kafiye.net