MESELA

Şimdi şöyle bir şey var ki ben evet, ben çok, ben birine, ben biraz, tutuluyorum galiba. Nesine dersen, çok güzel gülüyor mesela.
Mesela…
Çok güzel “mesela” diyor, o da var yani. Hatta gülüşünden daha güzel “mesela”
deyişi.  Sonra sakalları var, bir sakal nasıl olur, yani nasıl bu kadar kutsal…

Neyse.
Diyorum ki kendime “tamam, ben iyileşiyorum kötü bir adamın göğsünde” ama, aması çok bunların. Yani ağbi, kötü’den ne anladığına bağlı biraz. O kötü durumda, benim bir buçuk yıl önce çektiğim sancıyı çekiyor gözlerimin önünde ve gözlerim hiç bu kadar üzülmedi.

Ben şimdi, evet, tutuluyorum galiba derken kendime, bir mesaj geliyor birinden.
Beklenenden değil elbet.

Ama o sanıyorum. O sanmak ki ne sanmak! Bir bakıyorum kirpiklerim yine ıslak, yine ıslak, yine ağbi.  Sarımsak, diyorum. Antibiyotik ya hani, sürsem gönlüme, yakar elbet ama iyi gelmez mi? Ya da diyorum, sarılsak, onunla. İyi gelmez mi ağbi, ikisinden birisi?

Ben bazı geceler çok “dünya ayaklarımın altından nasıl da kayıyor” oluyorum.
Başım mı dönüyor yoksa o dönmüyor diye mi böyle bilemiyorum ama bir yerde bir terslik, ağırıma gidiyor.

Ağrıma gidiyor. Ağrıyor. Ağrıyor, bak tam şurası, lütfen biraz… sarılır mısın? diyorum. Bazen de “biri şu ışığı kapatsın, uyumaya çalışıyoruz burada!” diyorum.
Ben bazen çok saçmalıyorum ağbi. Söyleyecek onca şeye rağmen susuyorum mesela.
Ona “beni sev” diyemiyorum. “Bana aşık ol istiyorum” diyemiyorum. Bunun yerine “Sesini duymak iyi geldi.” diyorum. Böyle şeyler yapıyorum, niye?

Ben neden kimsenin yarasına ilaç olamıyorum? Nasıl bir kadın olmak gerek sevilmek için, bak onu da bilmiyorum.

Birileri bazen “saçların ne kadar uzun!” diyorlar. Saçlarım onun göğsüne uzanmadıkça ağbi, bunun ne önemi var? Ben dizlerimin üstüne çöküp odanın bir köşesinde, başımı ellerimin arasına aldığımda yani, Gelip kaldıran o değilse, bu yaranın, ne önemi var?

-Mavi Tuğba Karademir
www.kafiye.net