Asuman Aşk-ı Rüzgara Kavuşacak mı?

Biraz dikkatli okuyun.
Belkide bu romanın en kötü karakteri siz olabilirsin …
İlk Deneme Devamı gelecek …. Remziye ÇELİK

Asuman, selvi boylu ela gözlü başak tanesi gibi teni altın renkli platin saçlarıyla, güneşi kıskandıracak dudak uçuklatacak güzellikte, Hanımefendiliğiyle dillerde dolaşan köyün en güzel kızı annesinin tıpa tıp kopyasıydı.

O bin boğa dağı eteklerinde yonca çiçekleri arasında uçsuz bucaksız bozkır yaylasında yetişen masumiyetiyle, görenleri kendine hayran bırakıyordu.

Küçük yaşta anne ve babasını bir kaza sonucu kaybettikten sonra halası Ayşe’nin yanında kalmaya başladı.

Dört çocuklu halası Ayşe Hanım, hasta olan eşine kıyamaz küçük tarlasına ektiği sebze ve meyveleri toplar, bir yandan da ördüğü çorapları yazmaları pazarda satarak evi geçindiriyordu.

Asuman gözü gibi sevdiği halasını annesi gibi biliyor, sözünden hiç çıkmaz kendinden küçük olan yeğenlerine bakar ev işlerinde halasına yardımcı oluyordu.

Halası Asuman’ı geçim sıkıntısı yüzünden ancak liseye kadar okuta-bilmiş, elinden bir şeyler gelmediği içinde kendi kendini paralıyor, bu konuyu hasta olan eşi

Harun Bey ile paylaşırken, yüreğinden bir parça koptuğunu ablasından kalan emaneti okutup en güzel şekilde yetiştirmek için ne yapabiliriz? Diye çözüm aramasında yardımcı olmasını istiyor,

Harun Bey ‘ bu kız çok zeki ve akıllı elbet bir gün onun da yüzü gülecek sadece sabır biraz daha zaman’ diyerek fazla üzülmemesini, sırtında yeterince yükünün olduğu söyleyerek eşinin dizine başını koyarken,
-Ayşe’m sen bir meleksin, için rahat olsun bu kızın yüzü elbet bir gün gülecek, dedi.

Oysaki okuma özlemi Asuman’ın içini bir volkanın lavı gibi iliklerine kadar eritiyor, beyninde bilgileri henüz ateşi sönmemiş kül kalıntıları gibi sıcak, kalemin mürekkep kokusu sanki kına yakmış bir gelin gibi ellerine sinmiş, boynunu büküyordu. Ne de olsa o bir öğretmen çocuğuydu.

Eniştesinin arada bir kahvehaneden getirdiği gazeteleri okur sevdiği bulmacaları çözer, tahsilini bitiren mezuniyet töreninde çekilen resimleri gazetede yayınlayanları görünce gözleri buğulanır;
-Ah babacığım anneciğim, der içini çekerek okuyamamanın acısını bir kez daha yaşardı.

Asuman’ın bu durumunu gören halası bazen gizli gizli ağlar, ablasından kalan tek emaneti yeğenini okutamadığı için çaresizliğine darılıp içerleyerek,

-Ey Allah’ım sen büyüksün şu yavrucağın anasını babasını erken aldın bundan sonra yüzünü sen güldür, diyerek sabır çekerek, örgüsüne devam eder.

Asuman sene de bir köye gelen teyzesinde annesinin kokusunu hissetmiş

Her geldiğinde teyzesine doya doya sarılır geceleri koyun koyuna yatar kokusunu içine çekerek özlemini giderirdi.

Teyzesi annesiyle aynı semte kapı komşuları olduğu için yedikleri içtikleri ayrı gitmez her gece bir araya gelir vakit geçirirlerdi.

Bunun için Asuman annesi ve babası ile ilgili yaşantılarını teyzesinden dinlemeyi çok sever bazen sabaha kadar sohbet ederlerdi.

Annesinin küçükken anlattığı bakıcılık yaptığı konağı babasının öğretmen olduğu okulu her defasında dinlemek için can atar teyze ne olursun bana annemi babamı bir daha anlatır mısın?

Teyzesi her defasında bıkmadan bir daha bir daha anlatırdı.

Bir gece Asuman teyzesinin yanında uyurken anne ve babasını rüyasında görmüş Annesi kızım teyzen sana zamanı geldiğinde bir hediye verecek ona gözün gibi bak olur mu diyordu ki birden arkasını dönüp gittiğinde Asuman hıçkıra hıçkıra kan ter içinde ağlıyor
– Anne ne olur gitme ,diyerek sayıklıyordu.

Teyzesi Asuman’ın sesine uyanarak sayıkladığını görünce, içinde sanki bir deprem olmuş bütün hücreleri dağılmış gibi toparlanamayan acının enkazı canını çok yakıyordu. Gözyaşları sanki zehir göz pınarlarını dağlarcasına gözlerinde kıyamet kopuyordu.

Ablasıyla konuştukları o son sözleri aklından hiç çıkmıyor , verdiği söz beynini kemiriyordu. Yaşadıkları o acı olay gözlerinin önünden film şeridi gibi geçmiş ve ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüştü.

O an kendi kendine artık Asuman’ı yanına alma zamanı geldiğini bunu Asuman uyandığında konuşup birlikte karar veririz diyerek,

Asuman’ın alnında boncuk boncuk döktüğü terini silip boynuna sarılarak gecenin diğer yüzüne sırtını dönüp uykuya dalıyor, sanki hayatında geçirdiği en uzun gece oluyordu.

Sabah Mahallenin uzun uzun öten çilli horozun sesiyle uyanan teyzesi

Asuman’ın saclarını okşayarak hadi tatlım uyan artık bak çilli horoz sesleniyor kalk güzel kız kalk diyor Asuman gülümseyerek
-Günaydın teyzeciğim

-Günaydın tatlım seni çok seviyorum, diyerek birbirlerine karşılık veriyorlardı

Asuman yatakta biraz gerildikten sonra teyzesiyle cilveleşirken, Teyzesi
-Meleğim sana bir teklifim var tabi ki kabul edersen.

Asuman’ın aklının ucundan geçmeyen bu teklifi merak ederek yatağında çocuk gibi zıplayarak

-Tabi ki teyzeciğim neymiş hadi ama söyler misin?’

-Tamam, kızım heyecanlanma anlatacağım önce gel otur bakalım. Önce iyi düşün sonra öyle karar ver,

-Tamam, teyze hadi ama meraktan bayılacağım şimdi, bak bayıldım bile, diyerek birden gözlerini kapatıp başını aniden yastığa bırakıverdi.

-Tamam, tamam tatlı cadı deli kız anlatıyorum, Sıkı dur söylüyorum

Benimle İstanbul’a gelmek ister misin?
İstersen birkaç ay kalır geri dönersin İstersen birlikte yaşarız hep yarım kalan tahsilini tamamlarsın, Hem de merak ettiğin İstanbul’u görürsün, diye sözünü daha tamamlamadı ki,

Asuman’ın gözleri fal taşı gibi açılmış, çığlık çığlığa attığı sesler odanın duvarlarını tırmalarken teyzesinin yanağına kondurduğu o tatlı busenin tarifi imkansızdı.

İçinde hep bir özlem, bir İstanbul sevdası yanıp kavuruyordu.

-Evet, evet teyzem seninle gelebilirim, diyerek yatağın içinde sağa sola dönüyordu .Bu Asuman’ın yaptığı ilk şımarıkça hareketiydi sevincinden ne yaptığını bilmiyordu .kısa bir süre bu sevincini
haykırdıktan sonra

-Peki, teyze ne zaman yoksa hemen mi?

Teyzesi şu an değil ancak birkaç ay sonra yanına alabileceğini söylediğinde o günü ip ile çekeceğini dört gözle bekleyeceğini söyleyerek yatağından fırlayarak şarkılar söylüyor odada dört dönüyordu.

Artık bende İstanbul’u göreceğim diyerek mutluluktan bir kelebek edasında havalarda uçuyordu.
Hemen aceleyle üzerini değiştikten sonra odadan çıkıp teyzesine harika bir sabah kahvaltı hazırlamak istiyordu.

Dolabı açtığında pek fazla bir şey olmadığını gördü. Bahçeden halasının yetiştirdiği birkaç sebzeden toplayarak biraz çoban salatası közde pişirdiği patlıcan biberleri özenle sofraya getiriyordu.

Dolaptan aldığı iki tane yumurtayı birkaç kaşık unla çırparak sahanda yumurtayla yaparak sofraya zenginlik vermeye çalışıyordu.

Halasının yaptığı yufka ekmekleri de getirdikten sonra ocağın üzerinde önceden hazırlanmış çaydanlığı da alarak diğer eksiklerini de tamamladıktan sonra evdekilere

-Hadi buyurun kahvaltı hazır! diye seslendi,

Asuman sanki alacaklısı gelmiş gibi kalbinin kapısı yumruklanıyor ,Anlam veremediği bir korku ve bastıramadığı heyecanın etkisinde kalıyor mutlu haberi halasına nasıl anlatacağını bilemiyordu.

Şimdiye kadar halasından hiç ayrılmamış teyzesinin gözlerinin içine bakarak yardım istiyordu.

Halası bir şeyler sezmiş

-Güzel kızım yüzün bu gün bir başka gülüyor gözlerinin içi ışıl ışıl parlıyor, bana bir şeyler mi anlatmak istiyorsun? Hadi kızım çekinme söyle bakalım seni mutlu eden şeyi bende merak etmeye başladım, diyerek Asuman’a büyük bir cesaret verdi

Asuman narin sesiyle
-Hala teyzem beni yanına davet ediyor sende kabul edersen gidebilir miyim?

Halası Asumanın teyzesini ne kadar çok sevdiğini Annesinin babasının hatıralarının olduğu şehri görmek istediğini biliyordu ve gülümseyerek,
-Tamam, kızım ne zaman istersen gidebilirsin, dedi.

Asuman buruk bir sevinç ile halasının boynunasarılıp seni çok seviyorum annem diyerek yanaklarından öpüyor teşekkür ediyordu.

Asuman heyecandan ilk kez halasına annem demişti.
Teyzesi halasına teşekkür ederek en kısa zamanda yanına alacağını söyledikten sonra kahvaltıya devam ederken eniştesi Harun Bey
-Kızım bu kahvaltı bu güne kadar hiç böyle lezzetli olmamıştı ellerine sağlık, diye teşekkür ederken mutluluktan bir an
-Afiyet olsun babacığım, dedi Asuman.

Sofradakilerin şaşkın bakışları bir anda dağılıverdi. Çünkü o kadar sevinmişti ki heyecandan kelimeler boğazınatakılıyor bunu fark ettikleri için halası teyzesi ve eniştesi görmezden gelip
iç çekerek anılara dalıyorlardı.

Teyzesi ortamı değiştirmek için, bu gün akşam geri dönmesi gerektiğini söyleyerek valizinin hazırlaması için odasına gitmek için müsaade istedi. Asuman, a;

-Canım ellerine sağlık, sizlere de afiyet olsun diyerek odasına çekildi.

O gün zaman su gibi akıp gidiyordu. Asuman teyzesinden ayrılacağı için üzgün bir an önce kavuşmak için günleri saymakla geçirecekti.

Veda zamanı geldiğinde teyzesi çantasından çıkardığı kırmızı kadifemsi deriden bir kutuyu Asuman’a uzatarak
-Bu senin tatlım, zamanı geldiğinde bunu sana vereceğim için Annene söz vermiştim.

Asuman’ın gözleri kızıl bir nehir gibi çağlıyor kıyılarında fırtınalar kopuyordu .

Teyzesinin uzattığı küçük kırmızı kutuyu acarken gümüş kalp şeklinde olan kolyenin kapağını açtığında bir tarafında anne babası ile birlikte çekildikleri resim diğer tarafında,

CANIM KIZIM SENi ÇOK SEViYORUZ.

Annen ve Baban

.Yazısını gördüğünde küçük dili sanki tersine dönmüş nefes alışları göğsünü parçalıyordu. Halası

-Artık o senin kızım, canın gibi koru boynundan hiç çıkarma, Asuman avuçlarının arasına aldığı kolyeyi öylesine kokladı ki
-Annem… Annemin kokusu diyerek, gamzelerinde biriken yaşlarla birlikte halası ve teyzesinin boynuna sarıldı.

-Sizleri çok seviyorum iyi ki varsınız! Dedi.

Birden ortalığı sahra çölünü andıran bir sıcaklık bastı. Neden bu kadar hüzün Neden yıllardır dinmeyen bu ateş bir muammaydı?
Gizli bir yara gibi,
Teyzesi Asumanı öpüp koklayarak,

-Hoş çakal tatlım en kısa zamanda birlikte olacağız, dedi ve gözlerinde ki acıyı göstermemek için ani bir hareketle yüzünü çevirerek hemen oradan ayrıldı…

Birinci bölümün sonu …  Devamı gelecek

Remziye ÇELİK
16.08.2013 Cuma saat 14.00
www.kafiye.net