MENÜ – YER MİSİN, YEMEZ MİSİN?

Başlığa bakınca aklınıza bir ziyafet için hazırlanmış yemek listesi geldi, değil mi? Çorba, ana yemek, salata, içecek, tatlı ve nihayetinde meyve… Oysa benim bahsedeceğim konunun yemekle bir alâkası yok. Gizli, açık ama nihayetinde art niyetli mihrakların emrine girmiş toplum mühendislerinin gözetiminde, insanları düşünmekten uzaklaştırıp, kendi uyduları yapmak isteyenlerin bizlere sundukları ve her gün yüzlercesini zihnimize bombardıman ettikleri “hazır fikir menüleri” konumuz.

Fikir menüleri hazırlamak ve muhteviyatını insanlara, muhakeme etmelerine fırsat vermeden bir hamlede yutturacak kıvama getirmek, sanıldığı kadar basit değildir. Uzmanlık gerektirir. Bir kere, genelgeçer bir obje bulunur. Dikkatler bu objeye çekilirken, asıl verilmek istenen mesaj kadrajın altında zihinlerimize yerleştirilir.

Genelde, toplumun hassaslaştırıldığı konulara ait güncel fotoğraflar çarpıcı manşetler altında fon olarak kullanılır. Çok acıdır ki, duygu sömürüsü ön plandadır. İnsan ruhunu yıpratan manzaralarla ya da tam tersi herkesin hayallerini süsleyen ve onları mutlu kılan bugüne veya geleceğe dair umutlara sürükleyen tablolarla zihin meşgul edildikten sonra, dikte ettirilmek istenen fikir onaylanmaya açılır.

Kaos ve getirdiği kaygılar, insanları ucu kestirilemeyen uçurumların eşiğine getirir. Malayani, hiçbir getirisi olmayan, geriye insanlık adına tortu dahi bırakmayan alışkanlıklara dadanmak duygusal çöküntüye sebep olur. İnanç boşluğuna düşmüş kişiler çıkmaz sokaklarda devinip dururlar. Bu atmosferlerin etkisindekileri yönetmek ve yönlendirmek; düşünen, analiz eden, yorumlayan, ahlâk, vicdan ve mantık çerçevesinde sonuca varıp kişisel tercihini diğer bireylerin hak ve
hukukunu gözeterek adaletli bir şekilde kullanmayı ilke ve alışkanlık edinmiş, nitelikli dingin zihinleri yönetmekten çok daha kolaydır. O halde, fikirler şırınga edilmek isteniyorsa, önce muhtelif yöntemlerle imal edilmiş narkozlarla beyinler uyuşturulmalıdır.

İlköğretim çağından itibaren “Atarım, belki tutar.” esasına dayalı test usulü kolaycılığına alıştırılmış çocuklar, büyüdüklerinde başıboş bırakılacak değildirler. Görsel ve yazılı medya yoluyla, çekişme unsuru taşıyan, sonucunda zihinde berraklık oluşturma yerine, bilgi edinmeden uzaklaştırılmış “tükürük yarışı” nevinden, görgü ve
geleneklerimize uymayan, esas yapıyı bozan, kaba projelerle gerçek hayatlarında atıllaştırılırlar. Bedeni lağvedilen boş kafalar, her zaman hazır fikir menülerini, kendi üretimlerine tercih ederler. Ancak durumun farkında olmadıkları için, şırınga edilen fikirleri, kendi fikirleri sanırlar. Ele geçirilmiş, fethedilmiş, gasp edilmiş, çaresiz insanlar artık her türlü kullanıma açıktır. Üstelik kukla olanlar, kimlerin emrinde olduklarını da kestiremezler. Çünkü erk liderleri, sinsi planlarının gereği, her zaman gizlive gizemlidir.

Bir gün güdümlenmiş zihinlerin, kendilerini çok büyük tehlikeye atacak toplumsal harekâtlara yönlendirilmesi olasılığının da uzak olmadığı öngörüsünde olduğumu söylemeden geçemeyeceğim. Bir parmak şaklatmasıyla, uçurumlara gönüllü koşmaları işten bile
değildir.

Durumun vahameti apaçık ortadadır. Kendimizi koruyacak kalkanı nasıl sağlayacağız? İşte bütün mesele buradadır.

Mücella PAKDEMİR
www.kafiye.net