FELLUCELİ ÇOCUK
üçüncü cesetten sola döneceksin
köşe başında dörtlü bir ölüler çetesi var
onları gez
beşli yoklar artık ailesinden atla
kan göleğini dolaş
karşı sokak girilmez
köpeklerin dalak yeme vakti

geride kalanları düşünürken
paçalarını sıva
yeni kanlı karar
çıkacak önüne
acıymış
açlıkmış onları da geç
az sonra kurşunların
kuş uçuşları başlayacak
bak hırlaşmaları geliyor kulağına
ölülerin yüreği başında
birbirini dişleyen köpeklerin

sen okuluna git
derslerini çalış yalnızca
tarihini çalış örneğin
hammurabi’yi belle
bombalar
defterlerini yaksa da
ellerini gözlerini
kalbini sökse de yerinden
ateşin her zaman
yetişemediği bir yer vardır
sen ırmaklarını çalış

annenin sözünü dinle
ölürken
ateşten sözcüklerle
anlatmıştı sokaklara çıkmanın
ne demek olduğunu
büyümenin ne demek olduğunu
ömrünü geliştir utanma
toprağına senin ellerin gerek
göklere senin bakışların

ah önüne bak
çantan ağır ama
spor ayakkabıların hafiftir
zıpla beşinci kanlı balçıktan
paçalarını sıva
yine kokmuş ölülerin gövdeleri
yolunu kesiyor bak
bütün coğrafyalarda
insansız kalan toprak
yaslı dağlar
yorgun ırmaklar
umarsız ağaçlar

kulak ver kendini unut
kocaman bir yurdun ortasında
mezarsız kalan
başlar ayaklar umutlar
şarkısız yatıyor

öteki sokakta
çürümüş hücrelerin duvarları
çöküyor
iç organları yağmalanmış
didiklenmiş göğüs boşlukları

bir çakalın çekiştirdiği kadavrada
barsak hevengi
burnunu tut
miden kasılmasın
açsın
acılısın
ama sen matematik öğren
bombalar yaksa da kitaplarını
sen öğren
sokaklarda yazılan fiziğin
yasalarını yaz beynine
bu toprağın
senin aklına ihtiyacı var
suların senin ışığına
yaşamın senin sabrına
ihtiyacı var

şimdi kapıyı aç
omuz vur
ardında annenin soğumuş elleri
sana yeni bir ders hazırlamış
kız kardeşin
boylu boyunca
testiyi kucaklıyor
bir gelin gibi
testide şarap mı vardı
dökülmüş kilimlere

at çantanı şimdi
toz toprak kokan sedire
anneannenin
bir tarakkayla yığılıp kaldığı
yumuşak şilteye

fırla dışarı
bir kamyonun içine dol
git canavarların bile masum
kaldığı dünyayı ele geçir
patlat kendini

terörist derlerse
kanlı sokakların adresini ver
yurdunun adresini ver
pencerenizde öten sabahın
gülerken bombalanan
komşuların adreslerini ver
yurdumu savundum de

dersini çalış sen
gözleri oyulmuş başların
yaşarken hiçbir şey görmediklerini
düşün
ağız içinde dillerin sustuğunu
yaratan ellerin
kötürüm kaldığını anlat
sevince yer kalmadı
diye yaz şiirine

sen çalış
günlük tut tarih düşür
sokaklarında dicle gelin
şehit fırat
paçalarına sıçrayanın
damarlarından akıp giden
yemyeşil bir yaşam
olduğunu geçir defterine

onun için horozları kalkmış tanklar
gezer sokaklarda
duvarları çatıları
pencerelerde unutulmuş
saksıları gözler
sen savaşın içinde
çantalı bir sardunyasın
unutma rengini çalış

kentlerini düşünme
yurdunu arama artık
mimberin dibinde
kurşuna dizdiler
bir yaralıyı
evin sahibi sessiz

telefonun kapalı kalsın
dinamit ol evin için
mayın ol annen için
ölüm ol boynu bükük
menekşeler gibi kokan kardeşin için
arkadaşların için
savrul göklere

belki seni bir duyan

İzmir / 2004
Hidayet KARAKUŞ
www.kafiye.net