Gizin İzinde

Sonbahar yaprakları fırtınadan kalan
Sevecen bir bakışın acımasızlığına teslim

Kıpırtısız, hüzünsüz, dingin…
Öylesine artan…
Öylesi mesafeler yani azaldıkça yakan!

Ellerini havaya kaldır!
Çünkü… Soğuk

Gözlerini kırpıştır! Çünkü…
Gördüklerin görünenlere hiç benzemiyor

Karanlığın güneşe,
Güneşin yağmura,
Yağmurun toprağa değdiği an
Zindandır çöken,
Zincirdir kopan,
Tadı incire de benzemez,
Benzese ya

Geri geri gitmeye başlar her şey
Arabalar, evler, şehirler, iskeletler

İleri yürür bir canlı, ileriye bakar, ileride yalnız kalır
Yalnızlık hem vahşi hem de oldukça yabancıdır

Cümlesinden eksilen kelimelerle uçup giden anlam
Serçesini öldüren doluya tutulur

Başladığı gibi de bitebilir her şey
Önce dolu göğe çekilir serçenin kanatlarından
Sonra kelimeler cümlenin içine yerleşir pür nizam

İncecik bir iplik üstünde dengeye doğru
Aşağıda yalanlar, şiirdir ölü kelimeler yazmaz…

Temmuz 2011
Başak TUNCEL
www.kafiye.net