Gocunmazsın / Çünkü Sen Yazarsın (Yazansın)

Şiir önce kalpte mayalanır. Cümle her harfiyle yürek kıvrımlarında hissedilir. Sonra yarattığı duygu bıraktığı iz yeni kelimeler çağrıştırır. İşte düşen o çağrışımı yani yüreğin diline takılanları kağıda dökmek lazım ki hemen o an, yüreğe aniden doğması gibi kayıp gitmesi de an meselesidir. En zevkli yanı da bilgisayara geçirme işlemidir. Çünkü kağıttaki her bir duygu tohumu yeni yeni meyvelere gebedir. Her bir cümle, yeni yeni cümlelere kapı açar. Yazdıkça çoğalır, çoğaldıkça çağlar duygular. Çok yazma isteği duyarsam ama yüreğime bir duygu düşmezse, o zaman sadece oturur betimleme yaparım. Sonra yazarken bu betimlemeler duygularımı anlatmada en büyük yardımcım olacak bilirim.

Önce müsvette kağıtlara yazıyor olmama nedense herkes şaşırıyor. Ama ben bilgisayara yazmak gibi bir kuralın içine sığamam ki. Kimi zaman kısa bir otobüs yolculuğunda atılır bir hikayenin ilk sağlam temelleri, çoğu zaman bir ciklet veya çikolata kağıdı ev sahipliği yapar bu çıkış noktası olacak ilk temellere. Kimi zaman neşeli sazlı sözlü bir düğünde çıkar yürek yakan bir şiirin ilk dizeleri, o zaman da buruşuk bir peçeteye nasip olur yüreğimden kopan dizeleri taşıma şerefi.

Bazan gecenin bir yarısı uyku tutmaz, bulduğum ilk kalem –çoğu zaman boya kalemi olur bu- yetişir imdadıma. Duyar yüreğimin çığlıklarını koyulur alelacele yazmaya, belki bir davetiye kağıdına, belki bir zarfa… Belki de bir ambalaj kağıdı olur kalemimin raksettiği mütevazi mekan.

Bu konuda oldukça özgür hissediyorum kendimi. O an elime geçen ilk şey kağıdım olabilir, yeter ki kalem üzerinde rahat hareket edebilsin. Duygu eğimlerimi algılayıp kağıda geçirebilsin. Zaman mekan zaten hiç farketmez. Çünkü önemli olan aklıma gelenleri kaçırmadan not alabilmek.

Dedim ya işin en eğlenceli kısmı bilgisayara geçirmek diye. Omurgası zaten hemen hemen ortaya çıkmıştır duyguların. Maden az çok bellidir geriye kalan tek şey bu madeni daha da işlemektir. Onu rütuşlama, kesme kırpma belki yeni kıvılcımlar ekleme anı. Duyguları daha da yoğurma, içindekilerin iyice demlenmesi ve son haline gelmesi anı. Renk renk dizeler kelebek olup, konar satır aralarına. Çiçek gibi fışkırır ılık düşler düşer parmaklardan bilgisayara. Şiir işte o zaman maya tutar, hamur kalmadan kıvamında pişer. Sıcacık dumanıyla durur karşında. Şöyle bir bakarsın gururla, ortaya çıkarttığın işe. O zaman dünyanın en güçlüsü en güzeli en iyisi belki de sensin. Bir yazar için bu an bambaşkadır.

Bir yandan da yazarlık doyumsuzluktur aslında. Her yeni şiirin her yeni yazının tadına bakar bakmaz, başka tatlar peşine düşersin. Yeni duygu keşifleri, yeni konu girişimleri, farklı deneyimler başını döndürürcesine kurcalar aklını. Bu bittikçe başa dönen verimli (kısır asla değil) bir döngüdür aslında. Bitimsiz heyecanlar hep durur kapında. Durmadan yazmak, yeni duygularda yeni oluşumlarda kalp atımlarını duymak istersin. Bitmeyen bir keşif yolculuğu olur böylece yazarlık. Her yazıda her şiirde başka bir bilinmezin kapılarını aralayıp, gizli dünyaların pencerelerini zorlarsın. Ama hiç bıkmazsın, yorulmazsın, gocunmazsın…Çünkü sen yazarsın(yazansın)….

Yasemenler Seni Sayıklarken!

Her bahar acınla büyürüm

Aşkını solurum nefes nefes

Devrik cümlelerimin peşine takılıp/öksüzce

Düşerim kıyılarına

sığındığım heybetli limanımsın sen !

Ne olur!

göklerimde süzülen martıları

Toprağıma düşürmesen

///Kimbilir belki de sen

Kendi kendime uydurduğum

En büyük yalansın///

Kuru dalların koynunda bahar

Karışırken siyahın ıssızlığına

Yaprakların ninnisine saklanıp

Rüzgar örter üstünü/ hüznümün

Parmaklarım sızlar

Yokluğuna bulaşırım

Biriktiririm sana, yırtık ceplerimde

Uçuk pembe umutları…

Dudağıma kondurup yarım bir ıslık

Düşerim yollara

Anlamadan

İki damla güneş düşer mi

Benim de payıma?

Sevda yamacındaki gülüşlerinde

Adım adım kaybolsam

Düşsem yüreğine

Bana olan duygularına birer birer dokunsam

ve / uyansam

Egzotik bir sevdanın sarı sıcağına

Yağmur değmiş toprağı

Sen diye koklasam!..

/bütün yasemenler seni sayıklarken/

04.09.2010
Gülşen Eker
www.kafiye.net