SİHİRLİ KÂSE VE DİLRUBA HATUN

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde eski zamanlardan birinde bir köy varmış. Bu köyün varlıklı mı varlıklı bir ağası varmış. Ağa bir gün çok hastalanmış. Öleceğini anlayınca da eşi Dildar hanımı yanına çağırıp:

-Benim güzeller güzeli zevcem ben bu gün yarın hakkın rahmetine kavuşacağım.İzin verirsen senden bir isteğim olacak.

Dildar Hanım:

-Buyur haşmetli beyim emrin başım üzerine demiş.

Ağa:

-Oğlumuz Al Temur Bey’e kalacak mirasın neler olduğunu göster. Yalnız değirmen taşının yanına gizlediğim altından kâseyi bulup ta satmamalı. O kâse ileride onun için çok kıymetli olacak demiş ve hakkın rahmetine kavuşmuş. Dildar Hanım hayat arkadaşını yitirmenin üzüntüsüyle yataklara düşmüş. Eşinin kâsehakkında söyledikleri o esnada aklından çıkıvermiş.

Bir gün Al Temur Bey’in yolu o ünlü değirmene düşmüş.Değirmenin tahta kapısını ardına kadar açmış. İçerisi toz, pas, kir ve örümcek ağlarıyla doluymuş.Bunu gören Al TemurBey eline bezi ve süpürgeyi alıp temizliğe başlamış.Sıra değirmen taşının yan tarafını temizlemeye gelmiş. Kafasını eğer eğmez orada duran altın kaplamalı kâseyi görüp eline almış. Kâsenin içinde dönen bazı resimler varmış. İçini tam olarak görebilmek için kâseyi üflemiş. Üfler üflemez kâseden güzeller güzeli bir kız çıkmış. Birbirlerini görür görmez çok etkilenmişler. Al Temur işte evleneceğim kız bu diye içinden geçirmiş.

Kısa süre sonra kız Al Temur’aartık kâseye girmesi gerektiğiniçünkü zamanının dolduğunu söylemiş. Bunun üzerine Al Temurkıza:

-İsmini söylemeden seni bırakmam demiş.

Kız:

-Kız gülümseyerek adım Dilruba olur demiş ve kâseye girmiş.

Al Temur Bey o günden sonra sık sık değirmene gidip Dilruba Hatunu görüp, onunla sohbetler edermiş.

Bir gün Dilruba Hatun Al TemurBey’e:

-Bu böyle olmaz beyim, beni bu kâsenin esaretinden kurtarın ki birbirimizi rahatça görüp tanıyabilelim demiş.

Kızın bu söylediğini oldukça doğru ve mantıklı bulan Al Temur kızı kâsenin esaretinden kurtarmış.

1

Dilruba esaretten kurtulur kurtulmaz çirkin bir cadıya dönüşüvermiş. O kadar çirkinmiş ki Al Temur Bey kızın yüzüne bile bakamamış.

Dilruba Hatun:

-Benikâsenin esaretten kurtardın beyim. Sana  sonsuz minnettarım. Şimdi ise kâsenin kuralları gereği benimle evlenmelisin demiş.

Al Temur Bey:

-Ne evlenmek mi! Aklını kaçırdın herhaldehayatta olmaz demiş.

Dilruba Hatun:

-Senin nazarında her şey dış güzellik midir? Demiş.

-Mademki öyle o halde bırak gideyimburadan.Fakat bir gün çok pişman olacaksın beyim demiş.Ve oradan ağlayarak ayrılmış.

Aradan aylar, yıllar geçmiş. Al Temur Bey bir gün yolda güzeller güzeli bir kızla karşılaşmış. İkisi de birbirlerine anındavurulmuşlar.Bu güzel kızın adı Ahu gülhatunmuş.

Al Temur Bey hemen annesi Dildar Hanıma koşup, olanları anlatmış ve annesinden hayırlı bir iş için kızı kendisine eş olarak istemesini rica etmiş. Bunun üzerine annesi kızı istemeye gitmiş.Kızın ailesinin karşısına geçip şöyle demiş:

-‘’Allah’ın emri peygamber efendimizin kavliyle kızınız Ahu Gül’ü oğlum Al Temur’a istiyorum’’ demiş.

Ahu Gül’ün ailesi taliplerin ne kadar zengin olduğunu biliyorlarmış. Hiç düşünmeden kızı Al Temur Bey’e vermişler. Kısa zaman sonra da düğün hazırlıklarını başlatmışlar.

Sonra da bu güzel çift dillere destan bir düğünle dünya evine girmişler.

Gel zaman git zaman Ahu Gül’ün kötü huyları ortaya çıkmaya başlamış.Her geçen gün oldukça huysuz bir insana dönüşüyormuş.Al Temuronunla evlendiğine binlerce kez pişman olmuş.Ama atalarımızında dediği gibi son pişmanlık fayda etmemiş.

Al Temur Bey Dilruba Hatun’u düşünmüş. Gerçekten de kız oldukça haklıymış diye içinden geçirmiş.Ona çok büyük haksızlık ettim.Bu dünyada dış güzelliğin hiçbir önemi yokmuş demiş.

Birkaç ay sonra Ahu gül amansız bir hastalığa tutulmuş. Yemez içmez olmuş. Dili tutulup konuşamaz olmuş.Kızı hekim hekim dolaştırmışlar lakin hastalığına bir derman bulamamışlar. Ahu gül kısa zaman sonrada vefat ederek hakkınrahmetine kavuşmuş.

Evdeki matem havası aylarca sürdükten sonra bir gün ansızın kapı çalınmış.Kapıyı Al Temur Bey açmış. Açar açmaz bir de ne görsün Dilruba Hatun bütün çirkinliğiyle karşısında durmuyormuş mu?                  2

 

Al Temur hiç vakit kaybetmeksizin Dilruba Hatundan özür dilemiş ve hemen evlenme teklif etmiş. Kız yıllardır bu teklifi bekliyormuşçasına hemen kabul etmiş. Ertesi günde düğün hazırlıklarını başlatmışlar.

Arkasından da kırk gün kırk gece düğün yapmışlar. Düğün bitip herkes evlerine çekilinceAl Temur ve Dilruba yalnız kalmışlar. Kızın başı biranda dönmeye başlamış ve yere düşmüş. Ortalığı amansız bir sis kaplamış. Göz gözü görmez olmuş. Sonra da ortalık biranda aydınlanmış ve Dilruba’nın güzel yüzü görünmüş. Meğer Dilruba’ya zamanında çirkinlik büyüsü yapılmış.Büyünün bozulması için Dilruba’nın evlenmesi gerekiyormuş. Al Temur Bey zamanında sadece dış güzelliğe aldanıp ta önyargılı davrandığı için kendinden çok utanmış ve Dilruba Hatun’dan ayrı geçirdiği yılların acısını yüreğindehissetmiş Fakat Dilruba Hatun merhametliymiş. Al Temur Bey’e onu uzun zaman önce affettiğini kendisini suçlamamasını bu yüzden üzüntü duyarak geçen yılların telafi edilemeyeceğini söylemiş ve ‘’artık kalan ömrümüzü birlikte geçireceğimiz yıllara bakalım. Birbirimizi sevelim ve sahip çıkalım ‘’ demiş. Al Temur Bey’de eşinin bu yüce gönüllülüğü ve merhametinin şaşkınlığı içinde Dilruba Hatun’a sarılmış ve ikisi de mutluluk gözyaşları dökmüş. Evlenince de bu büyü bozulmuş.

Yıllar yılları kovalamış. İkisi de uzun yıllar boyunca birbirlerine büyük bir aşkla severek mutlu mesut yaşamışlar.

Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.

Hacer Taner Bulut
www.kafiye.net