MANİCİ TEYZE

Bir besin zehirlenmesinden Paşabahçe SSK hastanesinde yatıyordum. Onu orada tanıdım. Sekiz kişilik dahiliye koğuşunun en yaşlı hastasıydı. Altmış-altmış beş yaşlarında, üstü başı eski olmasına rağmen temizdi. Görmüş geçirmiş tatlı dilli bir hanımdı.
o da mide ameliyatı olmuş hatta iyileşmeye başlamıştı. Canı sıkıldıkça kalkıp geziniyor, bazen gözlüğünü takıp el işi yapıyordu. Önüne gelene çocuklarından bahsediyordu.
”Bir oğlum bir kızım var. Oğlumu bir görseniz, bakmaya doyamazsınız. Çok yakışıklı, iyi huylu sesi de çok güzel. Sanatçı. Şarkı söylüyor. Paraya para demiyor. Bir kez evlendi, gelinimle anlaşamadı ayrıldılar. Torunum benimle kalıyor. Kızım ah! Canım yavrum benim. Dünya güzeli, nasılda burnumda tütüyor. Zengin biriyle evli, çok mutlu. Beni çok sever.”
”Ziyaretine gelemiyorlar mı Hüsniye Teyze ?”
”!.. İşleri varmış, vakit bulamıyorlarmış. Çok oldu ben hastalanalı. Henüz gelmediler. Yarın ziyaret günü. Mutlaka gelirler.”
Bir taraftan anlatıyor bir yandan da gözlerini kapıdan alamıyordu. Belli ki onları bekliyordu. Zaman zaman dalıyor içini çekiyor, ıslanan gözlerini cebinden çıkardığı buruşuk mendiliyle belli etmeden siliyordu. Sonra hastaları dolaşıyor, onlara maniler söylüyordu. Kiminin güzelliğini överken kimi hastaların üzüntüsünü paylaşıyordu. Hele yanı başımda yatan hastanın tülbentin de ki oyaya takmıştı kafasını.
”Bu oyayı kızım çok beğenir. Ona mutlaka yapmalıyım. Ziyaretime gelince veririm.”
Yerimden kalkamayacak kadar halsizdim. Serum takılı kolumun üzerine yavaşça hırkasını örttü. Üşümüşsündür kendine dikkat et dedi. Yüreği sevgi ve merhamet dolu bu insanın içinin hasretle tutuştuğunu hissetmemek imkansızdı. Ona öyle alışmıştık ki 1-2 saat konuşmasa canımız sıkılıyordu. O gün öyle geçti. Geceyi hastaların iniltisi doldurdu…
………………
Doktor vizit geziyordu. Hepimizi sırayla dolaşıp şikayetlerimizi dinledi. Hüsniye teyzenin yatağına yöneldi. ”Bugün nasılsın ana?”
”Ana bugün nasılsın?” Uyuyakalmıştı. Yavaş yavaş sol tarafına doğru döndü. Gözlerini aralamaya çalışırken ”Oğlum Yusufum sen mi geldin! Biliyordum” sözü yarım kaldı. Karşısındaki doktordu. Doktor sorusunu tekrarladı. ”İyiyim oğul duacınım. Siz olmasanız biz ne yaparız! Allah razı olsun hepinizden.” Doktor reçetesini yazıp gitti. O da tekrar sağına döndü. Yastığının altından bir iki soluk resim çıkardı. Usulca öpmeye başladı. Resimle konuştu, bağrına bastı. Yüzüne gözüne sürdü. Öylece uyuyakaldı.
”Haydi yemek vakti herkes yemeğini alsın. Yemeğinizi çabuk bitirin biraz sonra ziyaretçiler dolacak.” Hemen kalktık ellerimizi yıkayıp yemek tepsileriyle ofise yöneldik. Yemek faslından sonra tekrar yataklarımıza uzandık.
Sen niçin yemedin teyze diye sordum. ”Şimdi oğlumla kızım gelir elleri boş gelmez ya o zaman yerim.” Yerinden, yaşından beklenmeyen çevik bir hareketle kalktı. Saçını tarayıp yemenisini özenle bağladı. Geceliğini değiştirdi, yatağını düzeltti. Bize de ikram etti. Yatağına girip beklemeye başladı.
Biraz sonra ziyaretçiler göründü. Birer ikişer yatakların başlarına dağıldılar. Koğuşa bir hareket gelmişti. Hatta geçmiş olsun sesleri uğultuya dönüşmüştü.
Bir ara gözlerim onun yatağına ilişti. Bakışlarını kapıya sabitlemiş yatağında put gibi öylece oturuyordu. Bir saat duruşunu hiç bozmadı. Yan gözle bize gelen ziyaretçileri süzüyor. Onların geçmiş olsun dileklerine başıyla teşekkür ediyordu. Saat 14:30 du ki servis sorumlusu hemşirenin ”ziyaret saati bitti.” uyarısıyla ziyaretçiler ayrıldılar. Yine biz bize kaldık. Bizler moralimiz düzgün yataklarımıza uzandık. Şimdi bir sessizlik vardı koğuşta sadece bakışlarımız konuşuyordu. Hepimizin odak noktası Hüsniye teyzeydi.
Rengi sapsarı, dudakları titrek, o da bizi süzdü. Bir suçlu gibi başını öne eğdi. Alçak bir sesle ”Bugünde gelmediler, oysa onları nasıl büyütmüştüm!” ”Hani benim umut dolu yarınlarım” Sonra sağ tarafına döndü, nevresimini yavaşça başına kadar çekti. Biz yüreğimizle hıçkırıklarını duyuyorduk ama o göz yaşlarını göstermek istemiyordu.

DÖNDÜ DEMİR ŞİNEL ŞİİRLERİ YÜREĞİN SESİ’NDEN
www.kafiye.net