CAN ÖLDÜ

Doksan dokuz depremi sonrası İstanbul’da pek çok ailenin günün her saati İstanbul’un sahil şeridinin jöle zemin olduğu bilgileriyle beyinlerini bulandırdı. O dönemde insanlar adını bildiği hayatında adımını bile atmadığı İstanbul’un daha kırsal veya az gelişmiş semtlerine taşındılar. Bende bu taşınan insanların içindeyim.

Sahildeki evi boşaltmış iç kesimlere taşınmıştık. Ara sıra boş olan eve bakmak için eski semtime gidiyordum. O dönemde otopark sorunu olduğu için okulun bahçesine park ediyordum. Bekçi temiz bir aile idi ve süreli zamanda yapılan parklara izin veriyordu. Zaman içinde samimi olduk ve kahve eşliğinde sohbet etme fırsatımız oldu. Bilge bir kadınla evliydi, her konuda bilgisi olan gençliğinde çalışmış çoluk çocuğuna destek olmuş tam bir anaç kadındı. Tüm mahallede kimin ne derdi varsa merhem olur, manevi destek olurdu.

Üç oğulları vardı ikisi evli, birisi bekar. Bekar olan henüz askere gitmemişti. Bir gün gene yolum oraya düştü. Kadının kucağında kundak bebeği vardı oysa doğa gereği onlar çocuk sahibi olacak yaşı çoktan geçmişlerdi. Bebek güzel yüzlü ve çok sevimliydi. Sevdim ve kimin çocuğu olduğunu sordum. En küçük oğullarının olduğunu öğrenince şaşırdım çünkü daha kendisi çocuktu.

Oğulları bir birliktelikten bebek sahibi olmuş ve bebeğin annesi Doğumdan sonra hastane çıkışı “Ben bebeğe bakamam, al Ne yaparsan yap!” Demiş ve bebeği babanın kucağına bırakıp kaybolmuş. Bebeği kucağına alan genç adam da annesine bakması için getirmiş.
Hikaye ilginçti ve filmlerde bile bu kadarı olmazdı. Anne her zaman sahiplenen taraf olmalı diye düşünüyor insan.

Bu şekilde bu bebek İle ikibin yılında bundan onsekiz sene önce tanışmış oldum. Sevimli bir erkek çocuktu, yüzü gülen gözlerinden mutluluk akan bir çocuktu. Onu Ne zaman görsem bana koşardı, bende onu kucaklar sever, onunla konuşur ona ufak tefek hediyeler alırdım. Yüreği güzel bir çocuktu ve babaanne tarafından büyütüldüğü için ona anne , dedesine de baba diyordu. İlk okula gidinceye kadar çok mutlu oldu fakat daha sonraları babaannesi ona gerçeği anlatınca abi dediği adamın babası, anne ve baba bildiği kişilerin büyükanne, büyükbaba olduğunu öğrenmesi onu şok etmişti. Biraz bulutlandı o bal rengi gülen gözleri. Gene de ne zaman görsem bana sevgiyle koştu. Bende onunla ilgilendim, sohbet ettim. Kibar bir çocuktu Ne verirsen zorla alır, açgözlülük yapmazdı.

En son dört yıl önce gördüm Can’ı artık boyu uzamış kocaman bir delikanlı olmuştu. Annesi hala ortada yoktu, babası evlenmiş bir oğlu olmuştu. Can biraz yaşadığı hayatı sorgulamaya başlamıştı artık. Nine ve dedesi yaşlı olduğu için onlar ölünce ortada kalacak diye korkuyordu. Onu büyümüş görünce sevinmiştim ve artık kendi ayaklarının üzerinde duracak yaşa geliyordu, bu sevindirici idi.

Bugün bir telefon aldım canın nine ve dedesinden. Hal hatır sorduktan sonra “senin bilmen gerekir diye düşündük, Can öldü!” dediler.

Ben önce hangi Can diye düşündüm fakat ortak tanıdığımız Can tek idi ve o Can henüz hayatının baharında bir çocuktu.

Demir eksikliğine bağlı anemi rahatsızlığı olduğu ve geç teşhis konulduğu için üç ay içinde hayatını kaybettiğini öğrendim. Hastalığı döneminde hiçkimseye haber verilsin istememiş ve sadece kendi anne, baba bildiği nine ve dedesiyle yaşamış son günlerdeki zor süreci. Yüreğim acı İle doldu gencecik bir fidanın daha Gonca iken dalından kopup toprağa girmesi beni üzdü.

O kısacık hayatında yaşamaman gereken ne varsa yaşadın sen çocuk. Anne ve baba tarafından istenmeyen çocuk psikolojisi ile büyüdün. Belki yüzüne belli etmediler senin fakat sen içinde bulunduğun durumu anlayacak kadar zekiydin. Çok Çalışkan bir çocuktu ve doktor olmayı istiyordu Can.
Ben ondan umutluydum ve onun iyi bir doktor olacağından emindim keza sevgi dolu bir çocuktu.

Telefonda “Can öldü, sen onu çok severdin, öldüğünü bil diye aradık” sözü kulaklarımda asılı kaldı. Ölüm lafını duyunca yüreğimde ince bir gül fidanı öldü. Ölüm sana yakışmadı çileli çocuk. Son günlerde çok ızdırabın olmuş üzüldüm. Ruhun şad olsun. Meleklerin kollarında ana kucağında gibi cennete git yaralı, çileli, sevgili küçüğüm.

Nejla BILGIN
www.kafiye.net