TİLKİ DÜNYASINDA OYUN

Tilki yavruları henüz çok küçüktüler avlanacak kadar güçlenmemişlerdi. Akşama kadar annelerinin küçük mağara benzeri inlerine gelmesini beklediler. Acıkmışlar ve huzursuz olmaya başlamışlardı önce bulundukları yerden bir kaç metre uzaklaşıp sonra geri döndüler, henüz dış dünya onları korkutuyordu. O gece inleyip, ağladılar ve annelerinin kokusu olmadan yapayalnız aç uyudular. Sabah olunca içlerinden biraz daha cesur olanı inlerinden çıktı ve annesini aramaya başladı.

İlk defa ormanın içinde devasa ağaçların içinde dolaşıyordu. Her adımda ürkek ve merakla etrafını inceliyordu. Biranda olduğu yere çakıldı kaldı gelincik tarlalarını görünce al kırmızı denize doğru koştu. Gelincik tarlasının sonuna ulaştığı vakit ise gördükleri şaşkınlık vericiydi. Bir kümes ve ordu gibi civcivler vardı. Hemen sessizce yaklaştı önce yavrulardan birisini ağzına aldı ve gelincik tarlasına ulaştı. Civciv şaşkınlıkla tilkiye bakıyordu ve son nefesini onun taze dişlerinin arasında verdi. Birkaç kez gitti ve kolayca civcivleri yakaladı. Karnı doymuştu, öldürdüğü Civcivlerden iki tanesini ağzına aldı ve inlerine döndü, kardeşi de azda olsa doymuştu. O günden sonra iki kardeş kümesin civarına gittiler ve hırsızlığa devam ettiler. Artık başka bir yerde avlanmak gerekmiyordu. Ortada ne köpek, nede bekçi vardı artık neredeyse kendi çiftliklerine gider gibi beslendiler ve büyüdüler.

Tilkiler büyürken civcivlerde tavuk olmuş ve etlenmişti bu sebeple çok lezzetliydiler. Taze kan ve tavuk Eti tilkilerin başını döndürüyor ve neredeyse çiftliğe en yakın yerde bekçi köpeği gibi yaşıyorlardı. Bir sabah tam tavuklara yaklaşmışlardı ki ortaya bir adam çıktı başında şapka, elinde kocaman bir tüfek vardı. Sessizce yaklaştı ve kocaman bir iğneyi tilkinin sol tarafına tüfekle attı. En semirilmiş olan anında yere serildi. Daha küçük olan tehlikeyi farketti ve oradan kaçtı. Uzaktan cesur kardeşinin koyun gibi kesildiğini ve parlak kürkünün alınıp etlerinin atıldığını gördü. Anlamıştı durumu zayıftı belki zekiydi tilki. Ormana koştu ve tüm tilkilere yaşadıklarını anlattı. Tilkiler şaşkındı, şimdiye kadar bekçisiz ve köpeksiz bir tavuk çiftliği görmemişlerdi. Av bulmak zordu hiç düşünmeden karar aldılar ve o gece çiftliğe gitmeye karar verdiler. Sürü şeklinde çiftliğe yaklaştılar birde ne görsünler tavuklar kesilmiş ve kasaların içine öylece bırakılmış sanki tilkilere özel ziyafet hazırlanmıştı. Doyuncaya kadar yediler ormana döndüler ve tüm tilkilere artık av aramanın manasızlığını anlattılar. Orada bir çiftlik vardı ve tavuklar bedavaydı.

Ormandaki tilkiler kendi arasında anlaştılar ve çiftliğe gitmeye başladılar. Oysa her gittiklerinde aralarından birileri orada kalıyordu ve farkında değildiler. Tavukların bazıları ilaçlıydı ve o tavukları yiyenler orada ölüyordu. Karnı doyan tilki diğeri İle ilgilenmedi bile. Herkes kendi karnının derdindeydi. Tilkiler sadece hırsızlık için biraya gelmeye alışkındı.

Çiftlik sahibi ise bir kaç tavuk feda edip tüfekle vurmadan tilki kürklerine sahip olmanın yolunu bulmuştu. Ne kürkler zarar görüyordu ne de dağ bayır dolaşmak zorundaydı. Kürk üreten firma ise onun zarar görmeden getirdiği kürklere çok daha fazla ödeme yapıyordu. Devamlı tilki kürkü istiyordu.

Tilkiler ise her gece markete geliyor tavukları alıyor ve birilerinin kürkünü feda edip gidiyordu. Ormandaki son tilki gelene kadar durum devam etti, artık ormanda tilki kalmamıştı. Çiftlik sahibi tavuklarını aldı ve dağın başka bir yerine sahte çiftliği kurdu. Onda tavuklar, dağda tilkiler oldukça kürk tüccarlığına devam edecekti…

Nejla BILGIN
www.kafiye.net