YALNIZ İÇİLEN KAHVELERDEKİ YALNIZLIK

Kahvesinden küçük bir yudum aldı kadın, yoğun kahve tadını damağında hissetti. Kahveyi naneli lokum İle birlikte içmeyi tercih ederdi. Boğazından midesine giden kahve İle naneli lokumların tadı birbirine karıştı. Şekersiz kahve İle az şekerli yoğun nane aromalı lokum günün olmazsa olmazı idi. Kahveyi yalnız başına içmeyi hiç sevmezdi gerçi hiçbir yiyeceği tek başına yemeyi sevmezdi. Oysa şimdi durum istenilen gibi değildi. Bazen neyi çok istersen hayat sana onun tersini yaşatıyordu.

Çocukluğunda anneannesi ne vakit eve her zaman alınmayan bir yiyecek gelse, herkes evdeyken çıkarır, evde kim varda tadına baksın isterdi. Bu bazen hurma olur, bazen farklı memleketten gelen değişik bir tat olurdu. Evde kim varsa eve gelen yiyecekten yemeleri gerekiyordu. Varsıl bir aileydiler bu durum yoksullukla alakalı değildi, yiyeceği paylaşmak aynı sofrada olmak, birlik beraberlik içinde olmaktı ona göre. Aile sofranın etrafında olan kişi demekti anneanneye göre, evde herkes aynı sofrada yemek yer, büyük küçük bir arada yemek yemenin evin bereketini arttırdığını düşünürdü. Önemli bir sebep yoksa eğer aile bireyleri sabah ve akşam sofrada olurdu. O vakitler herkes eve istediği saatte gelip, kendi yemeğini alıp tepsi İle sehpanın üzerinde atıştırmalık gibi yemezdi.

Bu düzende yetişen kızlar ileriki yaşlarda aynı düzeni sürdürmek için mücadele veriyor, bazen de evdekilerle çatışıyordu. Artık insanlar günümüz koşullarına hızlı yemeye ve hızlı yaşamaya alışmıştı. Eskiden bakır kaplarda kısık ateşte saatlerce pişen yemeğin yerine tatsız, tuzsuz hızlı pişen veya ısıt ye türünden sağlıksız yiyecek şekli almıştı.

Kumaş peçete yerine kağıt, kristal bardaklar yerine kağıt bardak, porselen tabak yerine köpük, gümüş çatal yerine de plastik çatal kullanılıyordu. Tek kullanımlık, kullan at sofra gereçleri yaygındı. En şaşırdığı ise bunların evde bile kullanılıyor olmasıydı. Geçenlerde bir eski tanıdığı masa örtüsü yerine tek kullanımlık peçete benzeri masa örtüsünü serinde şaşırmış, bu kadar da olmaz diye düşünmüştü.

Gelenek ve görenek bazı ailelerde aile büyüklerİ tarafından biraz da zorlama İle devam ettirilmeye çalışılıyordu. İhtimal ki o büyükler ebediyete intikal edince o gelenekler de ebediyete intikal edenle gidecek yok olacaktı.

Kahve sunumu bile eskiye göre nasıl değişmişti. Geleneksel kahve külde, közde ağır ateşte pişerdi. Yanında evin hanımı becerikli ise küçük bir kasede gül reçeli ve bir bardak su İle sunulurdu. Misafir kahveyi içer, gül reçelinden reçel kaşığı İle bir kaşık alır tadına bakar ve kaşığı su bardağına koyar, kahvenin ardından suyu içerdi.
Sonraları evde gül reçeli olmadığı için lokum İle sunum çok yaygınlaştı, şimdilerde lokum ucuz diye en pahalı çikolata İle veya kurabiye İle sunuluyor.

Eskiden eve misafir geldiği vakit şimdilerdeki gibi “açmısın?” diye sorulmazdı. Öğün vakti ise aile sofra kurar “bizde şimdi yiyecektik”, der misafiri sofraya buyur ederdi.
Öğün vakti değilse misafire kahve ikram edilirdi. Eğer misafir kahve yerine önce su içerse bu aç olduğu anlamına gelir ve sofra kurulurdu.

Şimdi ise misafir aç ise telefonla veya internet İle yiyecek siparişi verme modası var. Kimse misafir için özel bir hazırlık yapmıyor. Hatta misafiri ev dışında dışarıda ağırlama modası da yaygınlaştı. Akraba, eş, dost evde ağırlanmıyor ve bir eve misafir gelmiyorsa o evde huzur ve bereket olmaz. İnsanlar birbirine aile gibi davranmaz. Bir evde yaşıyor olmak aile olmak manasına gelmiyor. Bir çatı altında herkesin ayrı telden çaldığı, kendi odalarına kapanıp kendi dünyalarında yaşadığı çok aile var.
Geçenlerde bir sayfada bir dost yazmış artık bir odadan diğerine insanlar gidip konuşacağına sanal ortamda haberleşiyormuş.

Eskiden Avrupa’da insanlar akraba İle görüşmüyor, aile kendi aleminde diye kınayanlar şimdi o Avrupadaki insanlardan daha beter oldular. Onların gene kendi dini bayramlarında bir arada olma gelenekleri sürüyor, bizde dini bayramlarda herkes bir yere kaçıyor. Şimdi kendi aile büyüklerinden kaçanlar yarın kendi yetiştirdikleri evlatları onları ellerinden tutup huzur evine bıraktıkları zaman üzülüp şaşkınlık yaşamasın. Hiç kimse benim başıma gelmez diye düşünmesin. Çocuklarınız sizin söylediklerinizi yapmaz, sizin yaptıklarınızı yaparlar. Gençken ne kadar ben ileriki yaşlarda annem ve babam gibi yapmam diye düşünse de insan, o yaşa gelince aslına rûcu ediyor, tecrübe İle sabittir.

Biz bugünü dünden teslim almış isek yarını daha iyi imar etmiş şekilde bizden sonraki nesile teslim etmekle yükümlüyüz. Aslımız, geleneklerimiz, görgümüz İle gelecekte biz olarak var olabiliriz ancak. Özünden kopan, geçmişini unutan, başkalarının kötü bir kopyası olur. Asıl hiçbir vakit kopyayı kabul etmez hatta kendi aslını inkar ettiği için küçük görür. Bu sebeple gelenek ve göreneklerimizi günümüze uygun şekle bir miktar uyarlayabiliriz fakat aslını bozmadan devam ettirmek zorundayız. Aksi halde biz biz olmaktan çıkarız.

Bir kahve içimi zamanda kadın neler düşünmüştü. Bu yüzlerce yıllık Taşhan onda geçmişte yaşamış hissi vermiş, huzurlu havasıyla gününü mutlu etmişti. Kahve bahane ortam ve dostluk şahaneydi. Kahve yalnız içilmeyen, yanında sohbet gerektiren bir içeçekti. Yalnız içilen kahve insanın yalnız oluşunun yüzüne vurulması ve acıların kahve telvesi gibi yürekte birikmesiydi. Bir kahve içimi zamanla dostluklar tazelenir, yürekler ferahlardı. Hiçbir vakit kahvenizi yalnız içmek zorunda kalmamanız dileğiyle.

Nejla BILGIN
www.kafiye.net