Beynamazlar

Artık klasikleşmiş ’yaylada yaz’ günlerinden birindeydik. Mersin’in o kavurucu, nefes alırken bile almaktan tiksindiren havasından biraz daha kurtulmak için birkaç hafta önce gelmiştik. Günlerden Cuma olduğundan öğleni, namaz vaktini bekliyorduk. Saatin geldiği düşüncesi beynimizde vuku bulduğu anda abdest almak için lavaboya yöneldik. Kuzenimle ben sanki ayrılmaz bir parçaymışçasına, aynı anda abdest almalıydık. O yüzden ben küvete geçtim, onu lavaboya bıraktım. Banyoda kayma ihtimalimiz olduğundan ’ayağımı lavaboya kadar kaldırmayayım, küvetteki musluk ayak hizamda zaten’ diyerek bencilce bir harekette bulunuyor ve ayrılmaz parçam dediğim kuzenimi hunharca kayma ihtimaline itiyordum. Kafamda envai vehimle abdest alırken bir yandan da kuzenime bakıyor, düşme ihtimaline karşı ’bir kahramanlık yaparım belki’ moduna geçiyordum. Ki benden kiloca fazla olan kuzenimi kurtarma çabalarım bir yerlerimin kırılmasıyla sonuçlanabilirdi. Allah’tan hiçbir şey olmadı da ucuz kurtardık abdest alma faslını.

Abdestlerimiz almış şekilde yola koyulduk. Yeni yıkanmış ayaklarımızla terlik arasında çıkan ’vucurık vucurık’ seslerinin de ahengiyle raks edercesine, büyük bir aşkla gidiyorduk camiye. Fakat koskoca Cuma namazına giden kimse yoktu. Belki camide toplanmışlardır ümidiyle camiye gittik, imam bile yoktu.’Ulan müslümanlık ölmüş bee ptuuh!’ diye haykırdım. Büyük bir elem yaşıyorduk, cuma namazına değil de müslümanlığın cenazesine gelmiş gibiydik. Sanki dünyada kalan son Müslümanlar mışız edasıyla ben imam olmaya koyuldum, cemaat olacaktık. İmamlık dediğim de namaz kıldırmaktan ibaret sadece. Neyse namazımızı eda ettik, buruk bir sevinç yaşıyorduk. Namazımızı kılmıştık ama neden herkes bırakmıştı bu mühim namazı?

Biz yine aynı raks ile fakat ıslak terlik sesi eksik olmak kaydıyla devam ediyorduk. Ara sıra aynı burukluk batıyordu ama çocukluğun da etkisiyle fazla durmuyorduk üstünde. Yaylaya yaklaştık, kapıya doğru geldik. Babaannem bize ’nerdesinğiz lan zabahtan berii, gidin abdesinizi alın çabuk, vakit geldi’ diye nasihat feryat karışımı sosundan sunuyordu. Bizse babaannemin dünyadan haberi olmadığını düşünerek ’ohoooo babaanne kıldık bile biz yav,hihehe’ diyorduk. Şaşırdığını düşünüp içeri geçmeyi ve saate bakmayı önerdi. Babaannemle içeri geçtik saate baktık, sela okunalı yirmi dakika olmuştu.

Aysel TARCAN
www.kafiye.net