GÖMÜLÜ KALMIŞ TEMELÎMÎN PARLAYAN ELMAS TAŞI

Cin Ali’nin atı, topu , karagözlü kuzusu diye başlayan okuma serüvenim; hikayelerle, masallarla ve romanlarla sürüp gitti , ta ki Cahit Sıtkı, Necip Fazıl gibi usta şairlerin şiirlerini okuyana kadar…

Okuduğum şiirlerin mısralarında hep kendimden bir parça buluyor ve içinde kayboluyordum. Bu arada çocukluğum yerini gençliğe bırakmıştı çoktan. Setleri yıkılan ırmakların çağlayışı gibi; yıkılan çocuklukla da gençliğin deli akan kanı kalemden kağıtlara damlamaya başlamıştı ki kırdılar kalemimi…

Bu kırılma noktasında teselli ararken çaresiz, sevdiğim bir ablamla beraber onun davetli olduğu misafirliğe gitmiştik. Ev sahibemiz; yeni basılmış ilk kitabının o taze kokusu evini sarmış, kendi yaptığı yağlı boya resimlerinin duvarları süslediği ressam ve yazar dı…

Sizlerinde bildiği gibi, sahip olduğumuz ilk eşyalar hep özel olmuştur. Ìlk oyuncak bebeğimiz yada oyuncak arabamız, bayramlık elbisemiz, özel günlerde aldığımız ilk hediyemiz vs. Hatta benim birde karagözlü kuzum vardı sonradan çoğalıp sürü olup ta benim başında yıllarca çoban olmak zorunda kaldığım. Îlk olan bazı şeyler derin izler bırakmıştır kimilerimizde…

Îlk defa bir yazarla tanışmak,evine misafir olmak, elinden imzalı kitabını almak…
Toros Dağlarının eteğine, masmavi denize karşı sıralanmış küçük köylerin birinde büyümüş biri olarak muhteşem bir duyguydu bu benim için. .

“Necip gibi şair olursam birgün eğer,
Derim işte o zaman, hayat yaşamaya değer”.
Bu mısramı okumuştum o zaman sevgiyle bakan yüzüne. O gün orada bir Hanımefendi yazara hayran olmuştum. Henüz hiç bir hikayesini okumamıştım ve imzalı kitabı ise elimdeydi..
Diyeceksiniz belki hiç yazısını okumadan nasıl bir yazara hayran olabildiniz? O gün orada geçen kısa zaman diliminde müşahede ettiğim, asil, vakarlı duruşu, nezâketi, tatlı dili ve konuşmalarındaki cümlelerin sadeliği beni sarıp sarmalamıştı işte.

Farkında olmadan bir temel atmıştım içimde hayallerimi binâ edebileceğim. Okuyacaktım ve birgün bende şair ve yazar olacaktım. Attığım temelimin başköşesine elmas taşı gibi oturttum o zaman Yazar Perihan Akçay’ı…

Aradan çok uzun yıllar geçti. Hayatımın lodosları Akdenizin sahilinin sıcak kumlarına gömmüştü binâ edemediğim hayalimin temellerini köşesindeki elmas taşıyla birlikte…

Gençliğide gerilerde bırakmış yaşlılığa merhaba demiştim çoktan. Dünyevi heveslere kapatıp kapıları gerçek dostumun kalemim olduğunu anlayıpta kalemimle küslüğe bir son vermemin üstünden fazla bir zaman geçmemişti…

Înternet hayatın bir parçası olmuş, kimileri eski okul arkadaşlarını bulmaya başlamıştı bile …

Dalgın ve üzgün olduğum bir an ‘dı. Bakınırken karşımda duran raftaki Kitaplara “Kardelen Çiçeği” Perihan Akçay ismine çakıldı âdetâ gözlerim. Karanlık bir odada ışığın düğmesine basılır gibi dilime düştü bir zamanlar hayran olduğum yazarın ismi. Titreyen parmağımla harf harf tuşladım telefonumun face sayfasına. . Buldum buldum diye sesli sevinişim yanımdakilerin yüzüme şaşırarak bakmalarına sebeb olmuştu. 
“Perihan Akçay ablamı buldum Facede”

Aradan geçen yıllardan sonra, evine gelmiş misafir topluluğunun arasında bir defa gördüğü bir köylü kızı nı hatırlaması mümkün müydü? Nice hayranları, talebeleri genç hanım kızlar gelip geçmişti evine yıllar boyunca kimbilir. ..

Nasıl bir hayranıysam işte; elimde tek bir imzalı kitapla…

Peri’me yazdığım her cümle, sevinç ve mutluluk ifade eden cümleler olarak geri dönüyordu bana. Bana cevap yazıyor olması gönlüme umut tohumları ekiyordu. Hayallerimin temelinin gömülü olduğu kumlar, sevinç rüzgarlarıyla savruluyor, inşâ edemediğim binâmın köşesine yıllar önce yerleştirdiğim elmas taşım artan ışığıyla daha bi olgun parlıyordu yerinde..

Perim sihirli deyneğiyle dokundukca, cümle cümle yükselmeye başladı binam. Okuyup tahsil yapamamış olsamda ne gam!!!

Şimdi susamış gönlüme kana kana içirerek okuyorum netten bulduğum tüm yazılarını. Îyi ki , öyle yüce bir gönlü tanımak nasip olmuş bana.Onur duyuyorum varlığından hayranı olmaktan.Rabbim kaleminin gücünü artırsın, cümleleri okuyan herkesin yüreğine güneş gibi ışık ve sıcacık sevgi saçsın inşallah…

ŞERiFE TESLİMOĞLU
www.kafiye.net