CEYLAN  ile  ŞAHİN

Mevsim gene sonbahara döndü, güneşin o yakıcı ışıkları zayıfladı. Eğe denizinin üzerinden esen rüzgarlar ağaçların yapraklarını acımasızca dallarından koparıp, savuruyor. Bahçe sararmış gazellerle doldu, bükülmüş ağrıyan belime rağmen her gün süpürüyorum gene doluyor. Bazen o sarı yaprakların üzerinden yürürken çıkardıkları seslere kulak veriyorum. Bana uzak diyarlarda kalan yakınlarımdan selam getirir gibi ince ve nazlı, biraz da kırgın gibi sesleri.

Mevsimin sonbahara dönmesi kadar kısa sürdü benim yazımın da kışa dönmesi. Hiç bir şey anlamadım geçen giden ömrümden, su gibi aktı gitti. Ne çok kayıplar yaşadı bu emektar taş ev, ne çok insana ev sahipliği yaptı. O da yaşlandı artık benim düşüncelerim gibi, karardı taşları, soğudu sanki.

Nüfus cüzdanına göre doksan yazıyor yaşım lakin rahmetli anam sen yürüyordun, belkide konuşuyordun sana nüfus cüzdanı çıkardığında deden demişti. Babam ben doğmadan Yemen çöllerinde şehit düşmüş. Anam bir daha evlenmediği için kardeşim de olmadı benim. Ne çok imrendim ben kardeşi hemde çok kardeşi olanlara. Bir tek oğlum oldu benimde, anası onu doğururken uçtu gitti.

Yalnız doğduğum gibi yalnız kaldım ahiri ömrümde, herkesi yolcu etmek bana düştü, kimisini kara toprağa, kimisini de yaban ellerden gurbete yolcu ettim. Kara toprağa giden gelmez bilirim. Gurbete gidenlerden de gelen giden, hatta bir haber bile yok. Ben burada ölsem kim bilir kaç sene sonra duyacaklar. Ya onlara bir şey olsa onu da ben duyamam. Kara haber tez gider derlerse de inanma. HütHüt kuşu ile mi haber göndereceğim?

Herkes gitti bizim buralardan, daha iyi bir gelecek ve yaşam için. Bir ben kaldım birde Ceylan kız kaldı. Ceylan kız da seksen yaşını geçkindir. Beni görünce hala yaşmağı ile yüzünü kapatır. Oysa bu viran köyde iki kişi kalmışız, gelse otursa şu bahçede eskilerden, yenilerden konuşsak, içimizdeki zehiri dışarı akıtsak ne olur. Sanki ben delikanlıyım o da taze genç kız! Söylemez o gene de ben bilirim, çekinir laf söz olur diye. Oysa biz burada iki başımıza kalmışız. Ağaçlar, kuşlar laf söz edecek değil ya? Bunun kafasında o düşünceler çocukluktan beri yer etmiş. Hapsetmiş kendini kendi beynindeki söylenenlere. Oysa o kadar çok değişti ki dünyada biz buradan eskilerde kaldık. Ceylan kız, Ceylan nine oldu da farkında değil. Ben mi? Bende artık bir asırlık koca Çınar gibiyim. Yakında bir sonbahar rüzgarında göçüp gideceğim. İnsan kendi sesinin, kuş sesinin dışında bir insan sesi de duymak istiyor, konuşmayı özlüyor.

Ne olurdu Ceylan kız ara sıra bana seslense, “Şahin ağa nasılsın? dese. Demez, diyemez çünkü ağaçlar, kuşlar duyar dedikodu eder. İki keçisi ile sabahtan akşama kadar konuşuyor. Keçiler ona cevap vermese de o devamlı keçilere bir şeyler söyler.
Biliyorum ben onun niye böyle yaptığını, yalnızlık zor. O keçileri kaçırmaktan korkuyor.

Nejla BILGIN
www.kafiye.net