YENİDEN MUTLU OLMAK

Ne çabuk unutuluyor çekilen sıkıntılar. İnsan yaşamında istediği isteklerden birini bulunca uçup gidiyor bir anda tüm hüzün, tüm keder. Sanki o üzülen insan gidiyor yerine bambaşka biri geliyor. Ne mutlu bu duyguyu yeniden yaşamak. Ne mutlu yeniden hayata sarılmak. Yeniden dimdik ayakta olmak ve ne mutlu yeniden çalışmak.

Evet. Yine bir işim var artık.Çok şükür. Bu günleri çok uzun zamandır bekliyordum.O sıkıntılı zamanlarda günler bir asır gibi geçerken şimdi su gibi akıp gidiyor. Nerdeyse 1 ay oldu bile çalışalı. Ve ben bu satırları yazabilmek için işimin arasında vakit yaratmaktan müthiş bir keyif alıyorum.

İşe başladığım tarihlerde en yakın arkadaşlarımdan biri ile moda sahilinde keyifli bir sabah kahvaltısı yaptık. Denizin kokusunu içimize çekerek, kuşların kanat sesleri, çocukların şen sesleri arasında simit peynir çay üçlüsü ile buluştuk. Meğer ne büyük keyifmiş bu, unutmuşum. Sonra dostumla uzun bir yürüyüş yaptık. Yürüyüşün arasına keyifli bir sohbet katarak. Önünden geçtiğimiz hoş bir çatı katı dikkatimizi çekti. Daha doğrusu arkadaşımın gözü hep ordaymış. Birgün böyle bir evim olsun istiyorum Allahın izniyle dedi. İnsan istedimi Allah mutlaka nasip ediyor insana, umudunu yitirme dedim. Ve ona marmariste oturduğum cumbalı villadan bahsettim. Dostum neden bunu yazmıyorsun dedi. O tarihten bu yana kalemi elime alamadım yorgunluktan. Bu yorgunluğun iş yorgunluğu olması da ayrıca keyfim oldu. Bu keyfin tadını çıkara çıkara zamanı geçirdim.

Ben hiçbir zaman büyük hayaller kurmadım. Şöyle bir evim olsun, yatım olsun, katım olsun düşünceleri hiç beynimde oluşmadı. Ama yüreğimde eski zamanların özlemi vardı hep. Belki de bu yüzden eski arabalar,eski binalar hep dikkatimi çekerdi. Ve gözümü alamazdım her gördüğümde. Yıllar önce babamın 9 tane taksisi vardı. Çocuktum. Hayal meyal hatırlıyorum. Birinin üzerinde çekilmiş bir resmim olmasa unutacağım bile nerdeyse. Chevrole, playmount, impala..Hatta babama hala söylerim. “Tamam hepsi gitmiş, canın sagolsun. Ama keşke biri olsaydı elimizde. Antika değeri var o arabaların “ diye sık sık hayıflanırım.Daha o yaşlarda hafızama yerleşti demekki eskiye merak.Bir yere giderken bile gözlerim hep evlerdedir. Hele eski bir bina gördüğümde gözüm perdelerini arar, dantel perdeler görmek isterim o pencerelerde.

Allah banada nasip etti, geçici de olsa, böyle bir evde yaşamayı. Marmariste yaşadığım 1.yılın sonunda ev ararken çıktı karşıma. 2 katlı hoş bir binaydı.Tuttuğum zaman ilk işim tığı elime alıp camlarına dantel perdeler yapmak oldu. En güzel tarafı ise cumbalı yatak odasıydı. O cumbanın içinde ikili bir kanepe yerleştirmişlerdi. En büyük keyfim o kanepeye oturup önüme sehpayı çekmek ve kahve keyfi yapmaktı. Giriş katı kocaman bir bahçeye açılıyordu. Bahçeden limon ve portakal ağaçlarından mis kokular yayılırdı. Salonumun büyük camlı kapısını açtığımda ise karşımda geniş bir teras, her iki yanında ise yasemin çiçekleri vardı. Terası serinlesin diye yıkadığımda yasemin kokuları buram buram kokardı, gözlerimi kapatır bu güzelliği sindirirdim, akardı içime ılık ılık.

Hayatımın en güzel günleriydi o evde geçirdiğim zamanlar. Onca sıcağa rağmen dip köşe temizlemekten keyif alırdım.Ve bu evin tadı asla yalnız çıkmaz diye dostlarımı çağırırdım. Tatil yapmak için otel aramayın bana gelin derdim. Onlarla terasta yenilen yemeğin keyfi, içilen çayın lezzeti, ve sohbetin tadı hala damağımda, yüreğimde, gözlerimin önünde..

İşte insan hayatını yeniden düzene koyunca güzel anıları hatırlamaktan mutlu oluyor işte. Bu kadar sohbet yeter dostlarım. Ne mutlu ki beni bekleyen bir işim var artık.Mola bitti. Bana ve size iyi çalışmalar dilerim. Sağlıcakla kalın, mutlu kalın

Şule Akar
27.07.2006
Saat: 15,45
www.kafiye.net