EĞİTİMCİ GÖZÜYLE
Dr. Sait Güngör Elgin
Tel:0274-2240444
Cep:0532-516 09 28
e-mail-1: elginorama@gmail.com
e-mail-2:gungor.elgin@hotmail.com

KARANLIĞIN ZULMÜ

Bir çok ülkede şu veya bu nedenlerle cinayetler işlenir, insanlığın başlangıcından beri bilinen bir gerçektir bu. Sebebi ne olursa olsun katil, bütün dinler, kanunlar, toplumlar tarafından lanetlenmiştir; en büyük suçtur. Hele fikir ve inanç için işlenen cinayetler! İnsanlık, asırlarca bunun mücadelesini yapmıştı.

Yakın geçmişte; memleket sevdalısı, aydın ve cesur gönül adamları İpekçi’nin, Mumcu’nun, Emeç’in, Kışlalı’nın, Darenderelioğlu’nun, Ali İhsan Özgür’ün, Kaftancıoğlu’nun, Dursun’un, Anter’in, Göktepe’nin, Bahriye Üçok’un, diğerlerinin ve şimdi de Dink’in ölümü bu toplumda içeriden veya dışarıdan yapılan tahriklere alet olabilecek zihniyetler bulabildiği için üzgünüm. Kafalardaki ve vicdanlardaki karanlığın zulmü bu…

Şükür ki, radyo, televizyon ve gazetelerde bu menfur cinayeti kınayan konuşmalar, yazılar o kadar etkili ve yoğun oldu ki, üzüntümüz ve acımız biraz olsun hafifledi.

Gazete manşetleri ilk günden itibaren söylenenler ve yazılanlar şöyleydi: “Kardeşçe yaşamaya yapılmış saldırı”, “Saldırıyı yapanlar Avrupa yolculuğunu engellemek isteyen dar görüşün karanlık temsilcileri”, “Saldırı Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak isteyenlerin planı olduğu açıkça ortada.”, “Atatürk Cumhuriyeti ve demokrasiyi hedef alan cinayeti şiddetle kınıyoruz.”, “Bu saldırı dünya kamuoyunda Türkiye’nin Ermeni meselesi konusunda elini zayıflatmaya yönelik bir provakosyon.”, “Kurşunlar sadece onun bedenine değil, Türk milletine sıkıldı.”, “Bu meslektaşımızı öldüren suikast, Türkiye’de fanatikliğin tırmandırıldığı bir dönemde, başta siyaset ve devlet kadroları tarafından bir alarm zili olarak algılanmalıdır. Hedefte sade Hrant Dink değil, Türkiye’nin istikrarı da vardı.”,

“Bu cinayetten sonra şimdi, Ermeni diasporasındaki sağcılar çok sevinecekler. Çünkü tam da onların kullanabileceği bir şey. Bunu Türkiye’ye karşı kullanacaklar. ‘Türkiye’de demokrasinin olmadığını söylüyorduk bakın doğru söylediğimiz ortaya çıktı dyecekler. Sağcı Ermeniler gibi sağcı Türkler de bizim yaratmaya çalıştığımız dialog ortamını engellemeye çalışacaklar. Hrant Dink’in öldürülmesi masaya sık sık gelecek ve ne yazık ki bu bizleri zorlayacak.” Diyordu Ermeni Tarihçi, Ara Sarafyan.

İş dünyasından; Sabancı Holding, TOBB, Türk-iş, Tisk, ASO, İTO ve diğer demokratik kitle örgütleri; DİSK, KESK, HAK-İŞ, PETROL-İŞ, HABER-SEN, EĞİTİM-SEN, TÜGİAD, MÜSİAD, ATO, TESEV, ve Elektrik Mühendisleri Odası yayınladıkları bildirilerle olaya tepki gösterdiler.

Hrant Dink’e gösterilen bu sevginin ve ilginin sebebi neydi? Hrant Dink bir vatansever, Türkiye sevdalısı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ile iftihar eden, bu uğurda Ermeni diasporasını karşısına alabilen, bir gazeteci ve demokratik yollardan tüm sorunların çözülebileceğine inan bir mücadele adamı idi.

2005 yılında Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu, Strasbourg’da tarihçi ve aydınlarla yapılan bir toplantıda: “…Türk-Ermeni ilişkilerinin geleceğine ilişkin Avrupa Birliği’ne düşen rol ne olmalı?” Konulu bir tebliğ sunmuş, bu tebliğinde anlatacakların toplantı öncesi BBC Türkçe servisine şunları söylemişti: “Geçmişte 90 yıl önce ya da ondan önceki yıllarda da trajedilerde yaşanan felaketlerde Avrupa ne rol oynadı? Bunu acaba Avrupalılar bugüne kadar çok açık yüreklilikle sorguladılar mı? Hayır sorgulamadılar. Kendi arşivleri bunlarla dolu. Ama onlar bugüne kadar hiç samimi bir duruş göstermediler bu yönde.

İşte, geçmişte Ermeniler üzerine hamilik yaptılar, İngilizler, Fransızlar, Avusturya, Almanya, İttihat Terakki’ye bu yönde telkinlerde bulundu. Yaşanan o felaketin de bir yerde teorisyenleriydi onlar, akıl vericilerdi. Kendileri Balkanlar’da edindikleri pratiği Osmanlı’ya aktaranlardı. Ama Avrupa’da bunlar hiç sorgulanmadı.

Bunları niçin sorgulamadıklarını onlara hatırlatacağım ve aslında sorgulamadıkları için aynı hataları tekrarladıklarını yine hatırlatacağım. Çünkü bugün artık, Avrupa’nın mazereti de yok. Artık gerçekten reel ve doğru dürüst bir politikaya sahip olmaları lazım. Tarihe ilişkin, hiç kimse, kendisine düşen sorumluluğu ve bedeli-bedel kelimsini de özellikle kullanıyorum, diğerlerinin üzerine atarak aradan sıvışamaz. Avrupalıların önemli bir sorumluluğu vardı bu işler içinde. Ama onlar bu sorumluluğu hiç idrak bugüne kadar ve bunun bedelini telafi edebilmek için hiçbir çaba göstermediler.

Bugün ise artık bu bedeli ödeyebilmek için fırsat doğmuş durumda. O da nedir? Geçmişte, onların sayesinde bin yıldır bir arada yaşayan iki halkın ilişkileri tüketildi. Geçmişte bu ilişkileri tüketen Avrupa, bugün bu ilişkiler, üretmekle, yeniden doğurmakla yükümlüdür. Ve bedelini ancak böyle ödeyebilir. …bu öldürmüş olduğu ilişkiyi tekrar üretmelidir. Parasını da ortaya koyarak üretmelidir. Maddi yardımını yaparak üretmelidir.” Diyordu Hrant Dink.