EĞİTİMCİ GÖZÜYLE
Dr. Sait Güngör ELGİN
Eğitim Bilim Uzmanı,
SMS:0532-516 09 28

“TOPLUM ANLAŞMASI”

Sevgili okurlarım, bu gün çok mutluyum. Bu mutluluğumun nedeni, Milletimizin, cumhuriyetimizin etrafında dönen bunca entrika ve anarşi belası ile bizi köşeye sıkıştırmaya çalışan “emperyalizm canavarının” yaydığı ümitsizlik ve endişenin yarattığı moral bozukluğunu silen bir olaya tanık olmam sebebiyledir. Bu olay nedir? Neden ben de meydana gelen ümitsizliği ümide dönüştürmüştür? Aşağıda açıklayacağım bu olayla ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşarak, sizlerin de aynı ümide ve mutluluğa ulaşacağınızı umuyorum.

Bundan önceki yazımda “Millet Meclisi Anayasa Yapabilir mi?” diye sormuştum. Anayasa uzmanlarının verdikleri bilgileri de aktararak anayasaların “toplumsal bir anlaşma” olduğunu, toplumun tüm kesimlerinin bu temel yasanın yapılmasında fikir, görüş, taleplerinin dikkate alınması gerektiğini yazmıştım.

Ama anayasa çalışmalarının yapıldığı şu günlerde terör belası başımıza musallat oldu ve gündemimizin birinci maddesine oturdu. Belki de pek çoğumuz bir anayasa çalışması olduğunu bile unuttu. Ama bu çalışmalar devam ediyor. Bir süre sonra da onayımıza sunulacak.

1919’da Samsun’a ayak basan Mustafa Kemal ve arkadaşlarının başlattıkları kurtuluş mücadelesinin temelinde yatan düşünce “Misak-ı Millî” idi. Bu bir toplumsal anlaşma, bir uyanış, sonu Modern Türkiye Cumhuriyetinin doğuşu ile sonuçlanmış bir hareketin başlangıcı idi. Misak-ı Millî, “Toplum Anlaşması” idi. Bu yüzden cumhuriyetin ilk anayasasının hazırlanması zor olmamış, maddelerini Misak-ı Millî’nin esaslarından almış ve toplumsal huzuru, kardeşliği, barışı sağlamıştır.

J.J. Rousseau (Jan Jak Russo diye okunur), “Toplum Anlaşması” isimli ünlü eserinde “..toplum düzeni diğer bütün haklara temel olan kutsal bir haktır. Bununla beraber, bu hak hiç de tabiatten gelme değildir; ancak anlaşmalara dayanmaktadır.(Fransız Klasikleri No:136, 1941, sayfa: 4)” Diyerek, toplum anlaşmasının önemini dikkat çekiyor.

Şimdi gelelim beni mutlu eden ve ümitlendiren olaya. Televizyon kanallarında dolaşırken tesadüfen “Gerçek TV” kanalında yapılmakta olan bir toplantıya şahit oldum. Alevi yurttaşlar, yeni anayasa için “din ve inanç özgürlüğü” ne açıklık getirecek ve Alevi yurttaşların, yüz kadar demokratik kitle örgütlerinin de katılımı ile hazırladıkları öneri paketini tartışıyorlardı ve karara bağlıyorlardı. Kimse kendilerinden böyle bir çalışma beklememişken, kendiliklerinden düzenledikleri bu demokratik platform ben de “işte halkım uyanıyor, işte halkım Atasının izinde haklarına sahip çıkıyor.” Düşüncesini uyandırdı ve ümidimi güçlendirdi. Cumhuriyetin onuncu yılında Ata’nın söylediği şu sözleri hatırlattı ve beni sevince boğdu. Atatürk diyordu ki: “…Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile âtinin yüksek medeniyet ufkunda, yeni bir güneş gibi doğacaktır. 1933, Onuncu Yıl Nutku)”