EĞİTİMCİ GÖZÜYLE
Dr. Sait Güngör ELGİN
Eğitim Bilim Uzmanı
SMS:0532-516 09 28

MİLLETVEKİLLİĞİ VE SEÇİM SİSTEMİ

Değişim, gelişme doğrultusunda, sürekli olarak araştırma yapıp gerekli adımları atmak ve yeni durumlara yeni uyum politikaları geliştirmektir. Bu açıdan baktığımızda iş başına getirdiğimiz yöneticileri seçerken kullandığımız yöntemin öncelikle ele alınması gereği ortaya çıkmaktadır. Seçim zamanlarında gündeme gelen, seçimden sonra unutulan bir konudur bu.

1946 seçimlerini hatırlıyorum. O yıllar ilkokul üçüncü sınıf öğrencisi idim. Seçim sisteminin formülü: “Açık oy, gizli tasnif.” Olarak özetlenmişti. Yani, seçmen hangi partiye oy verecekse, bu durum, sandık başında bulunan parti temsilcisinden aldığı pusulayı sandığa atarak, tercihini açıkça ortaya koyuyordu. Oyların sayımı yapılırken de bu işlem, halka açık olmayan bir yerde yapılıyordu. Diğer yandan, bu gün bile uygulaması düşünülecek bir şey de; isteyenler, parti listelerinden karma bir pusula oluşturabiliyorlardı. Bizim evde okur-yazar olan bir dayım, bir de ben vardım. Listeleri dayım hazırladı ve ninemle, dedem bu pusulaları sandığa attılar. O yıllarda okur-yazar oranı bir hayli düşüktü. Bu seçim halkın doğrudan vekillerini seçtiği, cumhuriyet döneminde demokratik, çok partili hayata geçtiğimiz ilk seçimdi. Açık oy kullanılması, bir takım kırgınlıklara, küslüklere, bazı partizanca tutumlara neden oldu. Tasnifin gizli yapılması da, sonuca kuşku duyulmasına sebep oldu. O yıllarda gerek muhalefet, gerek iktidar dört yıl boyunca bu konuyu tartıştılar ve sonunda bu gün uygulanmakta olan “birleşik oy pusulası” ve “evet mühürü” ile birlikte “Gizli oy, açık tasnif” ilkesi benimsendi. O zamandan beri de mükerrer oy kullanımını önlemek için Hindistan’dan getirtilen boya ile parmakların işaretlenmesi dışında herhangi bir yenilik yapılmadan, başarı ile uygulandı bu yöntem.

Bu yöntem, seçimi ve sonuçlarını şüpheye meydan vermeyecek kadar kesin ve tarafsız olmakla birlikte parti liderlerinin egemenliğini giderek güçlendirdi. Daha ikinci uygulanışından sonra zamanın Başbakan’ı partisine mensup Milletvekillerine “Bu listeye ‘odun’ yazsam, milletvekili seçilir.” Diyerek partinin ve liderin önemine dikkati çekerek, parti disiplini açısından gücünü ortaya koyma gereğini duymuştu. Parti içi muhalefete göz dağı vermişti.

Milletvekilleri halkın temsilcisi olarak halk adına hükümetleri ve uygulamaları denetlemek ve kararların halk yararına alınmasını titizlikle sağlamak zorundadırlar. Bunun yalnızca muhalefet partilerinin görevi olmadığı, tüm vekillerin bu amaçla orada bulundukları açıktır. Ama yukarıda açıklanan sebeplerle vekiller partilerinin ve liderlerinin baskısı altında kendi hür fikirlerini ortaya koyamamaktadırlar. Bu durum da giderek sonuçları irdelenmeden bazı kanunların çıkarılmasına ve vekillerimizin iktidar partisi çoğunluğunun bulunduğu meclislerde muhalefetin uyarıları dikkate alınmadan, kanunlarda gerekli değişikliklerin bu uyarılar dikkate alınmadan çıkartılması, Cumhurbaşkanlığı süzgeci, Anayasa Mahkemesi kararlarıyla düzeltilmeğe çalışılarak bazen de aynı konunun tekrar ele alınması için uzun yıllar beklemek gerekliliği gibi sakıncalar yaratmaktadır. Esasen yavaş çalışan bir sistem olan demokratik yönetimin bu hızı daha da yavaşlamakta ve bazen de üzerinde iyice tartışılmamış bazı değişikliklerin kanunlaşması sonucu ortaya birçok yanlış uygulamalar çıkabilmektedir. Son zamanlarda yaşanan ve gerekli hazırlıklar yapılmadan çıkarılan “Cumhurbaşkanlarını halk seçsin” anayasa değişikliğinde olduğu gibi.

Bence, lider sultasını zayıflatmak, vekillerini halkın seçmesini sağlamak amacı ile birleşik oy pulsalı seçim sisteminden vaz geçme zamanı gelmiştir. Hele bu seçimde bir buçuk iki metre uzunluğunda birleşik oy pusulası, bu işin sonunun geldiğini göstermektedir.

Ne yapılabilir? Birleşik oy pusulası parti amblemleri olmaksızın, vekil adaylarının adlarının alfabetik olarak sıralanması ve seçmenin beğendiği isimlerin yanındaki kutucuğa çarpı işareti koyması şeklinde oyunu kullanarak, partilere değil, kişilere oy vermesi hem halkın doğrudan kendi istediği kişileri meclise göndermesini sağlayacak, hem de parti ve liderlerin listelerini oluştururken daha dikkatli davranmalarını sağlayacaktır.

Belki başka yöntemler de bulunabilir.

Demokrasiler, problemlere çözüm ararken tartışma ve görüşmeleri, sadece usulen yerine getirilen meclislerle geliştirilemez.

Bugün uygulanan şekliyle seçimler devam ettiği takdirde tek parti iktidarı yerine koalisyonların iktidarı daha iyi sonuç vermektedir. Bu seçimin sonucunun da koalisyon çıkacağı ümidindeyim.

Milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum