YÜREĞİM KALEMDEN ÖNCE TİTRER

MERHABA hasretimin ötesindeki yar yar, yar ,yar,
Yaralıyım içim dökülüyor atığım her adım bizi nereye alıp götürür. Damlalar göl göler sonunda çöl olmasın güzel Yaradanım. Hep içim kanıyor gözyaşlarımı kağıtlara döküyorum hayat için umut için sarılmak olaydı. Ben isteğimde sevdiklerimi gururumu yıkmayan onuruma sahip çıkan asi değil asil yaşamak. Kanımdadır be canım her şey titrer lambalar yüreğim titrer titrer ben yazmadım namertliği ve yazmadım kaleşliği. Ben yoklukta baş eğmeyi hiçbir insanın yani bu hayat kavgasında aç olmadan ekmek çalmayacağını anladım ve çözdüm şu an elim titrer yoruldum peşinden koşmaktan.

Herkesin bir hikaye bir aşkı vardır her sevdiğini aldı herkesin bir ülkesi var yağmalanmış olsa bile bir benmiyim yar ,yar, Off OFF gözlerime bakıp ta gittin kahır zamanlarını çok çektim güller neden kan kırmızıdır gözleri uzak yağmurlarım yağsın hasretir benim ki ve hasretlerin ötesinde şimdi elerim titrer. Yüreğim kalemden önce titrer ve tüm gecelerde yıldızlar benimle yandı söndü.

Ay ışığı sonsuzdan başlamış, bükülmüş bir boynun çatık kaşlı bakışlarında son buluyor. Boşlukta savrulan düşüncelerin iç kanamaları devam ederken, Malzeme eksikliğinden pansumanı yarım kalmış duygular, Şeffaf bir bilinmezliğe yolculukta olan bulutların ardından iç geçiriyor. Sebebi bilinmeyen, dağılmış şaşkınlıklar ortalıkta kol gezerken, Aydınlığa vurmaya niyetsiz gökyüzü yine sana doğru tütüyor. Yaşlı birkaç yıldız tarafından izlenmenin yanıp sönen huzuru hissedilirken, Yüzyıllardır aynı yolda yürümenin yorgunluğuyla, Pervasızca esen rüzgarın sırt sıvazlarcasına dokunuşu eksik olmuyor. Rengi solmuş fotoraflar yavaş yavaş tekrar canlanırken, Çerçevelerin kırık camları iyicene kendini belli ediyor.

Hava basıncı katran dolu ciğerleri zorlarken, İnadına yükseliyor sigaranın dumanı, ardına da bakmıyor, Ahenkli şekiller çizerek bulutlara katılmaya çalışıyor. Boylu boyunca uzanmış omuzuna uzanmış ümitsizlikler, Kanter içinde daha da çökertmeye çalışıyor. Hava tahmin raporlarının hepsi de yanılmış, Kuzey, güney, doğu, batı, her yandan gelen alçak hava basıncı,
Bütün bedeni etkisi altına almış, parçalı bulutlu yalnızlıkları ıslatıyor. Rüzgara esaretliğini kabul etmiş bir ağacın zayıf düşmüş kolları, Bir o yana, bir bu yana savrulurken, kendisini izleyen bir çift gözden utanıyor.
Tuzu kurumuş bir gözyaşı, yer çekimine yenik düşmüş yavaş yavaş kendini bırakırken boşluğa, Karanlık belli ediyor rengini yavaş yavaş. Saatler, ay dedenin mesai sonunu işaret ederken, Gece sessizce, garipcene, kimseye duyurmadan can çekişiyor. Yeni bir günün sensiz saatlerine üç beş adım kala, Gece sen diyerek, canını veriyor…

Dr. Zerda ONURLU
www.kafiye.net