SARMAŞIK GÜLÜ

İşte yine o yıllar öncesi
Fırtınalar kopan köşkün
Önünden geçiyorum…
Yıllar önce kapısına kilit vurduğum
O odanın penceresinde,
Sarmaşık gülünü arıyordu gözüm.

Ama, ama yoksun şimdi,
Hani nerdesin , nerdesin sarmaşık gülü…

Hep o odanın penceresinden
Seyrederdin gün ışığını
Yüzündeki gülümsemeyle…
Kapının üzerindeki kilit paslanmıştı.
Cebimi şöyle bir yokladım;
Ama hiçbir şey hissedemedim,
Pantolonumun altına doğru
Uzandığını farkettim elimin.

Anahtarın üzerindeki yılların yükünü
Taşıyamayıp, delinmişti cebim anlaşılan.
Büyük bir gıcırdamayla açıldı kapı,
Ardına dek…
Panjurun arasından sızan gün ışığı
Bastırıyordu odadaki karanlığı.
Yarım kalmış mektubumun üzerine
Vuruyordu o cılız, kızıl ışık…

Masanın başına oturdum,
Mektubun yanıbaşındaki kalemi
Mürekkebe batırdım ve
Mektubun son satırlarının üzerine
Kondurdum, kondurdum ama…

O anda elim ilerlemedi kağıdın üzerinde,
Zorladım kendimi ama…
Siyah bir noktadan başka,
Bir de bir damla gözyaşı…

Odanın içine çöken hüzün,
Duvarlardaki renkleri bile soldurmuştu,
Sarmaşık gülünü soldurduğu gibi.

Karanlık çöktü köşkün üstüne,
Vakit geldi.
Arkamdan kısık bir ses
”Elveda” diyordu, elveda…

Sarmaşık gülü, Sarmaşık gülü!
Sen, sen yine ordasın sarmaşık gülü,
O odanın penceresinde.
Ay ışığını seyrediyorsun
Yüzündeki kan gözyaşlarıyla, ”Elveda”…

Güneş KAYACAN
www.kafiye.net