Bedir’den Çanakkale’ye

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i…

Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

 Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?

“Gömelim gel seni tarihe” desem, sığmazsın.(Mehmet Akif)

Tarih insanoğlunun zaman çizgisindeki hareketi…Ama bu hareket dairesel bir hareket ki

Kur’an şöyle ifade eder: ”Biz bu zamanları insanlar arasında döndürür dururuz”… (Ali İmran:3:140)

Akıl bağ kurma özlelligi olan bir organ…Kur’an tarihsel tablolardan bahsettikten sonra ”….akledenler için ibretler vardır…” der çoğu zaman… Çünkü akletmeyenler tarihten istifade edemezler…

Bütün mesele bağ kurma işidir…Nemrut’un ateşine selam olsun diyen İbrahim (as) ile Hamiltonun Çanakkalede toplarından korkmayan on başı Mehmet arasında… Uhud ta kolları kopan ve sancağı kucaklamaya çalışan Mus’ab ile düşmanın attığı bombayı geri fırlatırken kolu kopan Mehmet çavuş arasında bağ kurma işi…Mekke’nin Abdülmuttalibi ile Osmanlının Vahdettini arasında Ebrehe’nin filleri ile Hamiltonun tankları ve gemileri arasında…Mekke ile Malazgirt, Filistinle Çanakkale arasında…

Çanakkale bir yiğitlik destanıydı…Anadolunun damarlarına canlarından kan veren yiğitlerin destaniydi…Çanakkale destanı, anne göz yaşı ile evlat kanının mürekkep olup tarihin sayfalarına bir kere daha Hakkı yazmasiydi… O destan, adama ve adanma bilincinin ortaklaşa hareketinin adıydı. İbrahimi duruşun zaman ve mekan değiştirmiş haliydi…Çanakkale İbrahimi bir teslimiyet bilinciydi…Annelerin evlatlarını Hakkı üstün tutarak adamaları , evlatlarin Allah için canlarıyla adanmalariydi…Çanakkale yiğitleri İbrahimcesine ateşe koşuyorlardı..

.Öyle ki bir rütbeli bunu itiraf edecek ve ”Bunlar ölümden kaçmıyorlar ölüme koşuyorlar” diyecekti.Ölüm ateş gibidir…Adı bile insan yüreğini yakar…Ölüme koşmak ateşe koşmak gibiydi…Ateşe koşmak ise İbrahim olmak demekti… İbrahim anlaşılmadan Çanakkale anlasilamazdi zira İbrahim olmadan destanlasilamazdi… Ramazan bize adanarak can sınavı vermemizi oögütler, Kurban ise adayarak canan sınavını vermemizi… Zafere ulaştıran sırda budur işte…Bu terbiyeden geçenler ise cephede destan yazar… Bana göre her Çanakkale yiğidi Hz İbrahim’den bir nefes taşıyordu…

Yozgatın Sorgun ilçesinden Murat isimli bir asker Çanakkaleye ümmetin müdafaasına gelir…

Bu askerin başı kınalıdır.. Komutanlarının dikkatini çeker…Murat’a sorarlar…Ama Murat cevabını bilmemektedir…Birgün annesine mektup yazar ve sorar ”Anneciğim komutanlarim başıma niçin kına yaktığını soruyorlar?”der . Bir süre sonra cevabı gelir anne şöyle demektedir ”Ey oğlum ! Canım oğlum! Komutanlarına selam et benden…Bizim burada adet böyledir…Kurbanlık koçları kinalarlar…Senide Allah için kurban ettim cepheye gönderirken yavrucuğum…Seni de İsmail gibi kurban ettim” der…Mektup cepheye ulaştığında ise Murat çoktan İsmail olmuştur bile…O İsmail olup Çanakkale’nin damarlarına kan veren bir şehit olmuştur çoktan… Ama anneciginin başını niçin kinaladagini ögrenememistir…

Mekke Ummul Kur’a dır resul’un dilinde…Kentlerin annesi yani…Mekke anne ise Çanakkale çocuk…Mekke’nin yigidinin adı Muhammet(Sav), Çanakkale erlerinin isimleri Mehmetçik…

Mekkenin damarlarına verilen kan ile Çanakkalenin damarlarına verilen kanın cinsi aynı…Kan aynı kan şehadet kanı…Can aynı can şüheda canı… Vatan aynı vatan ümmetin vatani…Aynı olan bir şey daha var…

Göz yaşlarının rengi.. Bedrin şühedasının annelerinin göz yaşları ile Çanakkale şehitlerinin annelerinin göz yaşlarının rengi ve kalitesi aynı…

Anne aynı anne, evlat aynı evlat… Acı ise yine aynı evlat acısı….Şefkat yine anne şefkati…

Bir zamanlar Mekke filler ile işgal edilcekti…Ebrehe, işgal için Mekke yakınlarına geldi… O zamanlar Mekke’nin reisi Hz peygamberin dedesi Abdulmuttalip idi… Habesli reis Ebrehe öncelikle Abdulmuttalip’in develerine el koydu…Abdulmuttalip Ebrehe’nin yanına gitti ve develerini geri istedi… Ebrehe develerini isteyen Abdulmuttalip’e sen nasıl lidersin? Ben Kabe’yi işgal edeceğim sen ise develerinin pesindesin diyecekti… Abdumuttalip ise şöyle cevap verecekti…Ey Ebrehe! Ben develerimin sahibiyim senden onu istiyorum…Benim seninle isim develerimdir…Ama Kabe’nin sahibi Allahtır… Kabe’yi işgal edeceksen hesabını Allah ile gör diyecekti… Ebrehe’nin ordusu nihayetinde ilahi bir gazap ile helak olacaktı…

Allah, fil ashabına adeta Mekke geçilmez diyecekti…Toplarıyla ve tanklarıyla İslam hilafetinin merkezini işgal etmeye kalkışan küffar ordusuna ise Allah Çanakkale geçilmez dedirtecekti…

Ebrehe ve ordusu salgın hastalıklarla helak olmuşlardı…Çanakkalede ise binlerce insan yine aynı akıbete maruz kaldı…Çünkü Çanakkale de Mekke gibi geçilmezdi… Çanakkale Bedir’ den bir nefesti sanki…

Bilgin ERDOĞAN
www.kafiye.net