Yine Akşam

Yine akşam olmakta… Güneş yavaş yavaş heybelinin üzerinden güne veda ederken, günün özlemini, hüznünü, sevincini de götürüyordu… Derin bir iç çektim iliklerime kadar işledi denizin kokusunda senin kokunu aldım…
Ada ardımda kalırken, gözyaşlarım içime akıyordu… Sensiz geçen bir İstanbul gününü daha gömüyordum akşamın kızıllığına… Deniz maviden siyaha dönerken, Kızıl ve morun bütün renklerini kucağına almış aheste aheste sallanırken, ruhumun dingin görünüşünde içsel fırtınayı yaşıyordum…
Ne kadarda özlemişim akşamın kızıllığında camlardaki alevleri; başım göğsünde, ellerim ellerinde seyretmeyi… Kızıllıkta kaybolmayı gözlerinde..
Ne kadar acıydı; aynı mehtabı ayrı ayrı mekânlarda izlemek… Grup vakti ufka karşı şarabı yalnız başına yudumlamak… Aynı havayı solurken ayrı olmak… Ağlara takılmış balığın çırpınışı gibi, ölüm ile yaşam arasında gidip geliyordum sensiz yalnızlıklarda…
Şehrin karanlığı çöküyor ruhumun derinliklerine… Daha kaç mevsim geçireceğim, kaç sensiz sabahlara uyanacağım… Ve daha ne kadar bekleyeceğim gözlerim puslu, dumanlı ve ıslak, bu limanda giden yelkenlilerin dönüşünü…
Gönlümün kandili söndü, sensiz karanlıktayım…

05.02.2011
Fatma AVCI
17.10 Büyükada vapuru
www.kafiye.net