EY ÇANAKKALE

Ey Çanakkale!
Ne çok şeye şahit oldun sen öyle,
Kızıl kıyametler koptu üzerinde,
Sessiz bir çığlıkla haykırdın gökyüzüne…

Kimisi on beşinde kimisi yirmisinde,
Kimisi kadın kimisi yeni doğmuş bebe,
Kimisi yaşlı dede kimisi cesur nine,
Atar tüm kalpler Çanakkale’m diye…

Eller bir kez daha kalktı Rabbimize,
Ya zaferdi ya da ölümdü tek çare,
Almaktansa onları bu toprakların içine,
Haykırıyordu gönüller ‘zafer ya da şahadet’ diye…

Bayraklar elimizde, Allah nidaları dilimizde,
Çıkıldı yola istiklal diye atan yüreklerimizle,
Ezan sesleri yankılanıyordu gökyüzünde,
Çanakkale’m, alma düşmanları içeriye…

Benliğim, sesim, ekmeğim, yüreğim,
İçime çektiğim nefesim,
Dünya’yı aydınlatmak için can atan güneşim…
Çanakkale’m, sensin benim atan kalbim…

Kıyametin koptuğu vakit gökyüzü büründü yasa,
Bulutlar güneşi kapamak için oldular yan yana,
Birçok bedenden kanlar aktı toprağına,
Analar bacılar haykırdılar senin adına…

Metanetle savaşan yiğitlerimiz,
Huzura erişen gencecik şehitlerimiz,
Ölü süsü verilmiş ölümsüzlerimiz,
Çanakkale’m şahit olduğun askerlerimiz…

Ne heybetli gençlerimizi gömdük,
Ne kızıl kıyamet gördük,
Çanakkale’m senin uğruna kördük,
Toprağına yar olduk ve öldük…

Gözü yaşlı analar Türk evlatlarına ağlarlar,
Çanakkale’m, senin için canlarını hiçe sayarlar,
Görünce mert, gözü pek Türk gençlerini,
Namert düşmanlar arkalarına bakmadan kaçarlar…

Ey Çanakkale!
Ne çok şeye şahit oldun sen öyle,
Kızıl kıyametler koptu üzerinde,
Sessiz bir çığlıkla haykırdın Türk askerine…

MİNE POLAT