KENDİNE İYİ BAK DOSTUM

Karşılaştığımızda, bir iki sıradan lafın ardından, şöyle göz ucuyla süzerek “Kendine iyi bak.” deme dostum. Hele başına “Aman, her şeyden önemlisi sağlık.” basmakalıp sözünü ekleme. Benim için yapabileceğin bir şey olup olmadığını sormadan, veda edip gitme. Kendimi daha da yalnız hissettirme, ne olur! Yüreğime ince bir ok saplanıyor o zaman. Sen farkına bile varmadan…

Kendime, sen benden habersizken, iyi baktım. Yedim, içtim, yattım, uyudum, kalktım, günlük hayat gailesiyle boğuştum. Arada, aynada saçlarımı tararken, gözlerimin gitgide içeri çöküşünü, yanaklarımın çukurlaşmasını ve güzelliğimin kayboluşunu izledim. Soluklaşan tenimin sarısını akıtmak için yüzümü defalarca yıkadım. Moralim yerine gelsin diye allık sürüp kızarttım. Kendi kendime konuştum. “Yolun sonuna kaç adım kaldı?” diye ufak hesaplamalar yaptım. “Boş ver!” deyip elimi yarım çember çevirerek salladım.

Bitkinliğimi hayra yordum, sıcaklara verdim, “Tansiyonum düştü sanırım.” gibi bahanelere sarıldım. Bilgisayarımın başına geçtim ve sanal âleme sörf yapıp oyalandım. Hayâlimde başka hayatlara dalarak onlardan ilham aldım. Şiirler yazdım. Msn’de birkaç tanıdığımla şamatam bile oldu. Gülünecek bir şeyler üretip kahkaha attım. Yalancı neşelere boyandım. Kedilerimle ip yakalama, saklambaç ve şaşırtmaca oynadım.

Yeni kıyafetler baktım. Bir keresinde üç ayakkabı birden aldım. Birisini bile giymek istemedi canım. Dolaba kaldırdım. İştahsızlığım sürerken, garip bir şekilde karpuza dadandım. Susamam bir türlü geçmiyordu. Litrelerce su içtim. Kanamadım.

Görüyorsun ki kendime çok iyi bakmışım, değil mi dostum?

Dikkat ettim de, bana “Nereye böyle?” demedin. Sen sormasan da, çoktan yanımdan gitmiş olsan da, ben anlatayım. Bugünlerde hastaneye gidiyorum. Tahliller yaptırıp röntgen çektiriyorum. Çeşitli cihazlarla görücüye çıkmış kızlar gibi iç organlarım incelenmekte. Bir koridordan ötekine, bir muayene odasından diğerine, oradan elimde çarpılarla işaretlenmiş boy boy kâğıtlarla, bana ne sürpriz yapacağını bilmediğim laboratuvarlara koşturup, yüreğim ağzımda çıkacak sonuçları bekliyorum. Vaktiyle defettiğim illetimin tekrar yakama yapışıp yapışmadığını çok merak ediyorum. Hatta merakımdan ölüyorum.

Hep yalnız gidip geliyorum hastaneye. Bazen dönüşte bir parka oturup, koşuşturan insanları seyrediyorum. Yanında birisiyle, hele de samimi bir şekilde dolaşan insanları gördüğümde imreniyorum. “Bunlar hasta olmazlar herhalde.” diyorum. Ötekinin elinden şifa buluyorlardır durmadan.

Keşke sırtımı sıvazlasaydın bir kerecik dostum. Şöyle candan bir kucaklasaydın. Gözlerimin içine bakıp gittikçe koyulaşan karanlığımı görseydin ne olurdu? Belki de bir sızım geçer, bir derdim kaybolurdu. Renk atardı karanlığım, ışık sızardı kabaran yüreğime. Bana da şifa olurdu.

Ben burada bunları düşünürken biliyorum ki aramızdaki mesafe açılıyor. Aklından çoktan çıkmışımdır. Bana bir ince ok daha hediye ettiğini hiçbir zaman bilemeyeceksin.

Sen de kendine iyi bak dostum. Hoşça kal!

Mücella Pakdemir
www.kafiye.net