Merhaba,

Hatice ben, hani deyişinle masaldan fırlayan (biz ona sızan diyelim) şirin kahraman. Evet ta kendisi. Peki sen kimsin? Gece mi? Duvar mı, sızı mı, şarkı mı? Boş mu vereyim? Peki..

Nasıl mıyım? Hep aynı. Hep yorgun. Hep dolu, hep üzgün, hep hep. O kadar hep..

Büyük çeliskideyim. Güya kendimi saklıyorum artık ama en özel yerimi, içimi buraya döküveriyorum. Hakettim bir aferini, hadi..

Çözmeye çalışıyorum, dedi içimin teki beni az önce. Neden çözmek, o kadar karışık değil dedim. Bazen karıştıran ben olurum bile isteye, dedi. (Kaldım) Bile isteye mi.. Bu benim lafımdı! -isteye bile. (Artık çok geç)

Biliyorum insan bir müddet sonra – çok şükür erken öğrendim – kendinden başkasını önemsemiyor. (Bu kibir değil, biliyorsun değil mi, dedi) Yirmi beş yaşındayım diye, beni ne sandı ki..

(Buraya bir parantez daha açmam lazım. Geçen gece neden yirmi beş yaşındayım diye uykudan uyandım. Ömer’ i de uyandırdım. 2016’dan 91 çıksana, dedim. Kendine geldikten sonra 25 dedi. 89 çık dedim. 27 dedi. Otuza kaç kalmış dedim.. Kendi kendime hayal kırıklığına uğrayıp tam orada bin parçaya bölündüm. Neden hissedemiyorum dedim, hâlâ kendimi küçücük sanıyorum. Tavandan bir ses ufal da cebime gir, dedi. (Mümkün olsa ne güzel olurdu. Elini attığı yerde yaşardım oh!)

Kalp kalbe karşıydı.. Etrafımız, bunu kibir zanneden körlerle doluydu. Hâl böyleyken nefes almak bazen sahiden zordu ve bizler işte bu yüzden evlerimizde yaşardık. Akardı, sızardı, çatlardı; dile gelir, cana gelir, aşka gelir ölürdü ev. Bilmediği şey değildi. 

Böyle iyi ölene dek galiba, dedi. Başka seçenek yok, adamın parası yok, babası ölmüş, annesi uzakta, başka ne yapsın dedim. Hoşun(m)a gitti. Körlük başa bela seni sonradan farkettim, dedi. Dedim ki, hep sonradan..

Bin defa dedim! Ama sağır da. Hâlâ duymuyor beni. Adam az evvel ışıkları kapayıp uyudu. Bu his ne güzel.. Ah o adam, ah o kadın nolacak böyle, dedi. Mektup oluyor çok çok, Hasan oluyor, Hüseyin oluyor, Ali Veli oluyor, ben Zeynep oluyorum, Elif, oluyorum, bir sürü şey oluyor, dedim. Hatta bazen ben kadın bile oluyorum, dedi. (Duymadın mı ben senden önce adam oldum)

Kelimeyi şehâdet getirdi..

Aşk ve din, dedim. Arasında kaldığım koca uçurum.. O kadar yalnızlık mümkün mü yoksa paranoya mı benimkisi, dedi. (Bana, dedi.)

Ne mümkün değil ki, o ışığı gidip tekrar yakabilirim dedim. Ama tutan bir şey var, çok sey var. (Ben güçlü bir kadınım) Falan filan..

İçi boş yığınla teknik cümle. Reçete.. (Kes artık.)

Mutluluğu hiç sevmiyorum dedim. Bazı insanları ilk görüşte sevmezsin ya, onu öyle sevmiyorum. İstesek de olmadığımız bir şeyi sevsek ne olur ki, dedi. Korktuğumuz şey olur, o elsiz yeri yitiririz dedim. Yine hoşun(m)a gitti. Masal gibi deyip kelimemi dendene aldı.(Sensin masal, sendin boncuğumm deyip onu bağrıma bastım)

His.. Güzeldi. O ışığı yakabilsem daha güzel olacaktı. Ben yakayım istersen, dedi. Haayııırrrr! dedim. -Bir tek benim görebildiğim bir şeyi yakamazsın ki. Hem çok uzak. Unutalım. Ki insanlar neleri, kimleri unuttu, ben bir ışığı mı unutmayacağım.. Unutmak en güzel yaptığım iş, dedi. Unutur gibi yapmak da benim dedim.

Defalarca deşildim. Sesli düşündüğümü sandı. (Bingo!) O şarkıyı bilir misin dedim. (Hangi şarkı? ) Boşver. Ama güzel değil. Tek güzeli, karbon kağıdı diyor. Dinlerim dedi. Sen bilirsin, pişman olacaksın dedim. Olmadığımız bir şey ya.. deyip beni güldürdü. (Kelebekler kelebekler) Kaldı 23 saat.

Dücane’yi bilirsin dedi. Çıplak bir kadına bakmakla çıplak bir kadın resmine bakmak aynı şey değildir, der. (Kendini çıplak sanan bir kadına bakmaya ne der, dedim..) Sustu.

Zamanın birinde şöyle dediydim deyip anlatmaya başladım. Boyumdan büyük ettiğim bir laf var: “Meğer en doğrusunu Somali dilinde adı kırmızı olan adam yapmis.” Somali dilinde kırmızı, Hasan demekmiş. Bu doğru mu değil mi araştırmadım. İlk duyduğumda yaptığım tek şey bu lafı etmek oldu. Yıllardır dilimde kaldı.
 
(Eli kolu bağlı / Yusuf’un atasından / bir köledir tanıştık / adı Hasan’dı / Hatice / Onu tesbih tanesi gibi / çekerdi / bir/ bir/ kuyu kararmasaydı)

Ama onu unutup sonra başkasına aşık oldum. Hasan’ı yaşıma verdim. Sonra son aşk oldu. Dev aşk. Kelimesi yok. Günahı boynuma.. Kendimi onun yerine koyup Ali oldum. İlk empatimdi ama güçlüydü. Yirmi beş yılda bir.. Ali kaldım. 
Elimi çimdiren bir şey vardı. Adı aşk. Çok başka bir şeydi. Yoksa ışık dediğin neydi ki. Kapa çık. Ko kafanı yat. Ama öyle olmuyordu iste. (Elini acıtır)

Mer ha ba dedim. Mer ha ba, dedi. Küçükken, Bülke’de, o dere kenarında, çömelip karnını deştiğim akrep gibi oydu beni. Oy-du, be ni! Oy-du, o! (Anne…)

“Ali’yedir ışığım, sırf uyansın diyedir”

Hatice Kübra Öktem
26.01.2016
02.14

www.kafiye.net