Irmak olup kavuşunca denize,
Dalgalandık, coştuk, taştık biz bize.
Çok zaman seyrettim ayı yıldızı,
Aydın parlak nurlu renge boyandım.

                                                                                                  Aşık Veysel – Göklerden Süzüldüm Tertemiz İndim

 

 

-BÖLÜM BİR-

 

“Yeni Kurban”

 

   Duvardaki antika saat, saniyenin her ilerleyişinde sinir bozucu tıkırtılar çıkartıyordu. İçerisi sıcaktı, koyu meşe masaya dökülmüş şekerin üzerindeki iki sinek Pınar Akyüz’ün dikkatini dağıtmaya yetiyordu. 

   Yeni öğretmen Pınar Hanım, okul müdürü Özcan Bey’in odasında oturmuş, bilgisayar başında yeni ders programını düzenleyen adamın işinin bitmesini bekliyordu. Soğumaya yüz tutmuş çayından bir yudum daha aldı. Şekeri fazla olmuştu.

     “Tek boşta olan sınıfımız 12/B. Ne yazık ki bu sınıfın yeni sınıf öğretmeni olduğunuzu söylemek benim görevim.” Özcan Bey deri, gösterişli koltuğunda geriye yaslandı. Ellerini bira göbeğinin üstünde birleştirip parmaklarını çıtlatmaya başladı. Pınar Hanım içerideki boğucu havanın belki de son oksijen molekülünü içine çekti ve yavaşça verdi.

    “Neden ne yazık ki dediğinizi anlayamadım.”

    Müdür, sanki bir şey diyecekmiş gibi ağzını açtı. Fakat daha sonra vazgeçmiş olacak ki dudaklarını birleştirip gülümsedi. “Zamanla anlayacağınızı ümit ediyorum.”

    Birkaç dakika daha süren hoşbeşten sonra yılın ilk öğrenci zilinin çalmasıyla Pınar Hanım çantasını da alarak ayağa kalktı. Alçak topuklu ayakkabıları üzerinde yürüyerek kapıya yöneldi. Eli kapı kolundayken arkasından Müdür Bey’in sesi yükseldi.

    “Yeni ders yılı hepimize hayırlı olsun, Pınar Hanım.”

     Pınar omzunun üstünden paragöz olduğu her halinden belli olan adama şöyle bir baktı ve

gülümseyerek başıyla onayladı. Sonra da kapı kolunu çevirerek, yeni yıla yelken açmış oldu.

 

* * *

 

    Öğretmenler odası da en az müdür odası kadar boğucu ve havasızdı. En azından daha genişti. Pınar Hanım’ın içeri girdiğini gören birkaç bayan arkadaş ona usulca gülümsedi. Pınar da onlara aynı şekilde karşılık verip dolabının yanına gitti, eline son sınıf edebiyat öğretmen kılavuzunu aldı.

    “Siz yeni öğretmen olmalısınız,” dedi ince bir ses. Pınar elinde olmadan irkildi. Ses daha çok boğazı sıkılan bir tavuğun gıdaklamasını andırıyordu. Ve sesin sahibi de bir tavukla benzerlik gösteriyordu. Asla insanlarla alay edip, dış görünüşleri yüzünden ön yargılı davranan birisi olmamıştı ama gerçekten de kadını bir tavuğa benzetti. Muhtemelen bu, Pınar’ın üzerindeki ilk gün stresinden kaynaklanıyordu.

    “Evet. O benim.” Pınar kadına gülümsedi. Saçları sarı ve fönlü olan kadının üzerinde şık görünümlü bir takım vardı. Kendi üstündeki ucuz kumaş pantolonu ve açık pembe gömleği düşündü. Kadının boyu ayağındaki topuklu ayakkabılarla bile Pınar’dan bir kafa kadar kısaydı.

    “Hangi sınıf? Durun tahmin edeyim; 12/B mi?” Odadaki masada bir şeyler içmekte olan öğretmenlerden bazıları, sanki ortada kendisinin anlayamadığı bir espri varmış gibi kıkırdaştılar. Pınar bakışlarını tekrar muhatap olduğu bayan öğretmene çevirdi.

    “Evet, doğru bildiniz.”

    “Ah, o sınıftan az mı çekiyor öğretmenlerimiz. Neyse ki o sınıfın sınıf öğretmeni falan değiliz. Yoksa diğer öğretmenlerimiz gibi biz de çoktan başka bir okula tayin istemiştik.”

    “Bağışlayın,” dedi Pınar. “Neden herkesin bu sınıftan bu şekilde bahsettiğini anlayamıyorum.”

    Kadın boş ver der gibi elini salladı. “Nasılsa anlarsın. Bu arada ben Aysel. Aysel Kaplan. Coğrafya öğretmeniyim.”

    “Ben de Pınar Akyüz.” Pınar kadının uzattığı ince, kemikli eli sağlam bir tutuşla sıktı. Öğretmen ders zilinin çalmasıyla da izin isteyip öğretmenler odasından çıktı. Hala tüm öğretmenlerin gözünün, kendi üzerinde olduğunu hissedebiliyordu.

Hilal GÜMÜŞ
www.kafiye.net