ÜZGÜNÜM 

             Üzgünüm… Hem de alabildiğine üzgünüm yine bu sene. Hâlâ her sene huzuruna gelerek verilen sözlerin, atılan nutukların yerine getirilemeyişi nedeniyle çok üzgünüm. Yıllardır aynı sözlere, aynı üzüntü belirtmelerinden sonra verilen söz ve andların yerine getirilmeyişine alışamadım. Alışamadım; senin huzurunda verilen o: “ Yeniden yapılanarak; senin bıraktığın yerden emanetini aldık ve emanetini yücelteceğiz. Sen rahat ol, huzur içinde yat atam. Yapacağız, edeceğiz, çözeceğiz, yolundan ayrılmayacağız, ilkelerin bize yol gösteren ve ışık olacaktır. Sen bizim ışığımız olmaya devam edeceksin.” Söylevlerini yapan, söylevlerini konuştukları yerde bırakıp harekete geçmeyen insanların verdikleri sözleri hâlâ yerine getirmemesine alışamadım Atam.
             Yine bu sene huzuruna gelecekler: ” Bu sene Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 69. ölüm yıldönümü nedeniyle buradayız.  Daha önce verdiğimiz sözleri yerine getirdik. Ülkeyi feraha erdirdik..” diyecekler. Gazete manşetlerinde, üniversite kürsülerinde, resmi kurum ve kuruluşlar, meydanlarda konuşacaklar.  “ Hâlâ unutamadık Atam, izindeyiz atam” diyecekler.  Kendileri söyleyecek ve kendileri duyacak. Ne yazık ki senin huzurunda verdikleri sözü ve andı yerine getiremeyecekleri için çok üzgünüm Atam! 
              Huzuruna böyle olumsuzluklarla çıkmak istemiyorum. Keşke 69. yıl önce bıraktığın bu ulusun; teknolojik gelişmeleri yakalamış, dünyada ileri devletler seviyesine girmiş ve onlarla her alanda yarışan bir ülkenin insanı olarak karşına çıkabilseydim. Gerçeklerle yüz yüze, hesaplaşmış ve yapılan işlerin senin bize emanet ettiğin sınırın üzerinde huzuruna gelmiş olsaydım. Olsaydım da  verdiğim o sözleri yerine de getirmiş olsaydım. Sözlerimi yerine getiremediğim için üzgünüm Atam.
            Bugün huzurunda boynum bükük. Nasıl olmasın ki; basın kendi çıkarları doğrultusundaki yayını, ahlak kavramı, vatan mefhumu kavramlarının ele alınmayıp; yaşamın zevk ve safa olduğunu anlatıyor. Sanki bu ülke çok zenginleşmiş gibi yayınlar yapılmakta. Fakirin ekmek bulamadığı bir dönemde; gazeteler  zevk ve safadan, televizyonlar lüks yaşamlardan, bir gecede otellerin lüks kumar odalarında oynanan kumarları doğal bir ortammış gibi anlatıyorlar. Ama bir asgari ücretlinin yıllık devlete verdiği vergi kadar vergi ödemeyen zenginlerin çoğaldığı bir devletin vatandaşı olarak görevimi yerine getirememenin verdiği üzüntü ile huzuruna geldiğim için çok üzgünüm Atam!
              Eğitim yuvası; eğiten, öğreten, araştıran, yerini teknolojik olayları yerinde izlenmesi gereken üniversitelerin tamamen kişisel çıkarlar uğruna kullanıldığı bir ortamda kendi görevlerini değil; başka işlerle uğraşılan akademisyen, sözüm ona öğretim görevlilerin yapacaklarını yapma yapmadıklarını gördüğüm halde onların karşısına çıkarak : ” Lütfen kürsünüze dönerek Atatürk ilke ve inkılapları ışığında görevinizi yapar mısınız?” diyemediğim için üzgünüm. Basına karşı haykıramadığım için üzgünüm. 
             Devletin yönetimi ile ilgilenmesi gerekenlerin, bu ülkeyi muasır devletler seviyesine çıkarmakla görevli olanlar görevden uzakta ve kendi aleminde. Devletin yönetiminde görev alan siyasi ve resmi kurumlar ki; Türk ordusunu ve mensuplarını bu saydığım kurumların dışında tutmak istiyorum. Çünkü onlar senin ilkelerin doğrultusunda görevini yapmaya devam ediyor. Bu vatan topraklarının korunması için vatan hainleri karşısında her gün şehit vermeye devam ediyorlar. Ama basın ve yayın kuruluşlarının umurunda bile değil. Ancak bazı kuruluşlarda kendi çıkarları ön plana çıkanların; yolsuzlukların önüne geçemeyişi, resmi kurumların çoğunu saran bankamatik memurların hızla çoğaldığı, memurların çoğunun sadece kazanmak olduğunu düşünmesi; kazansın da nasıl kazanırsa kazansın düşüncelerine alışamadım. 
              Senin liderliğin, ilkelerin, devlet adamlığının, yönetimde başarılarının, kararlılıklarının, yeniden bir devlet kurmanın, yok olmak üzere olan bir ulusun canlanmasında ki o ileri görüşlülüğünün karşısında benim ve senim gibi olan insanların ölümünün 69. yılında karşına eli boş, önceki yıllarda verilen sözlerin yerine getirememenin verdiği eziklik ve huzursuzlukla karşına geldim. Sana manevi değerlerinde olumlu cevap veremediğim için çok üzgünüm.
              Sana ve bıraktıklarına sahip çıkacağıma, var gücümle çalışacağıma gerçekten söz veriyorum.
              Saygılarımla.

İzmir/07.11.2007
Hüseyin DURMUŞ                   
Emekli Edebiyat Öğretmeni
www.kafiye.net