Yeni Nesil Sömürgecilik

1914 ile 1918 yılları arası dünya tarihinin en hazin olaylarından birine sahne olmuştur. 1. Dünya Savaşı, tüm dünya devletlerinin ilk defa bu kadar kitlesel olarak harekete geçtiği bir savaş olarak geçmektedir.
Savaşın başlangıç tarihi 1914 olmasına rağmen zemin hazırlıkları daha önceden başlamıştır. 1914 olarak alınması ise herkesin bildiği gibi o meşhur suikast olayıdır. Bu olay resmi başlangıcıdır. Ya resmi olmayanı….

Savaşın çıkış nedenlerini incelediğimiz zaman göreceğimiz manzara devler arası ekonomik gelişmeler olduğunu göreceğiz. Sanayi devrimi ile başlayan belirgin ekonomik yarış, ülkelerin sınırları yetmeyerek kendilerine yeni topraklar aramasına sebep oldu. Bu durum ise sömürgeciliği başlattı. Ekonomik güç sayesinde teknolojiyi elinde bulunduran devletler, teknolojileri sayesinde elde ettikleri silah sanayisinin vermiş olduğu güç ile geri kalmış diye tabir edilen 3. Dünya ülkelerine saldırdılar. Çeşitli bahaneler vesilesi ile de bu topraklarda hak sahibi olduklarını iddia ederek sömürge elde ettiler. İşte 1. Dünya Savaşı’ nın görünmeyen en belirgin özelliği budur.

Savaşın bitiminde kurulan çeşitli kurum ve kuruluşlarda verilen sahte sözlere göre sömürgecilik bitecek ve tüm dünyada barış sağlanacaktı. Bir nebze sözler tutuldu.. Sömürgecilik kaldırıldı ama bu seferde aynı misyonu benimseyen mandacılık başladı. Sadece isimleri değişik olan bu hakimiyet şekilleri ülkeler arasındaki ekonomik sorunlara neden oldu.

Mandacılığın yaygınlaşmasıyla ülkeler arası ekonomik savaş gözle görülür hale geldiğinde bu sefer de 2. Dünya Savaşı patlak verdi. 1. Dünya Savaş’ ile aynı sahneler oynanan bu savaşın yine finali de aynı oldu. Verilen sahte sözler. Her savaş sonrasında verilen bu sözlere göre her devlet kendi toprak bütünlüğünü kendisi sahip olacaktı.
Savaşların bilançoları sonucunda ülkeler arasında kısa da olsa bir ara meydan geldi. Gerek insan gücü gerek maddi güç olarak büyük kayıplar veren devletler arasındaki bitmek tükenmek bilmeyen savaşı başka şekillere sokma yollarını aradılar. Ve buldukları da söylenebilir.
Günümüze bakıldığında bu tür olaylara nadir olarak yaşansa da sömürgeciliğin ya da mandacılığın yeni modellerini görmemek elde değildir. Çeşitli ülkeler yine eski zamanlardaki gibi topla tüfekle sömürgeleştirmeye çalışsa da, çoğu ülkeyi daha değişik yollarla sömürgeleştiriyorlar.

Örneğin; bu işler konusunda uzman olan A.B.D’ yi inceleyim. 1. Dünya Savaşı’nda yeni sahneye çıkan bu devlet kazananlar kulübünde yer alıyor. 2. Dünya Savaşı’ nda ise bu kulübün başına geçiyor ve tahtı bıraktığını da söylemek mümkün değil. Peki bunu nasıl başardı? – Başarmak kelimesi bu cümlede ne kadar doğru bir kullanım değil ise de – A.B.D izlediği politikalarda hem eski olan top ve tüfeğini kullanıyor Irak, Afganistan ve nice devletlere yaptığı gibi bir de yeni nesil olan modayı kullanıyor. Masalarda dönen oyunlara göre hangi devletin genç nüfuzu güçlü ise o devlet güçlüdür anlayışı vardır. Lakin A.B.D bu anlayışı kullanarak kendi lehine çevirdi. Gençleri moda aracılıyla kullandı ve kendisine özenmelerini sağladı. Gerek kurduğu film stüdyoları gerek müzik şirketleri yani gençlerin ilgi alanları…
Bir de tüm dünya devletlerini kullandığı bir husus var. Bu husus ise dil konusu. İngilizceyi evrensel bir olarak gösterdi ve kabul ettirdi. Günümüz zihinlerine reformlaşma adıyla benimsettiği bu anlayış ne yazık ki ülkemiz de zorunlu hale geldi. Artık anasınıflarına giden çocuklarımızın kendi dilleriyle birlikte bir başka yabancı dilde öğretiliyor. Tıpkı Afrika’ daki sömürge ülkeler gibi. İlköğretime gelindiğinde ise zorunlu hale gelen bu anlayış bir müddet sonra gençlerimizin tamamen soylarından kopmasına , Türkçelerinden uzaklaşmasına sebep oldu. Örneğin, Anadolu lisesi kavramını, halkımızın zihinlerini kurcalarsak İngilizce eğitim ağırlıklı eğitim kurumları olarak oluştuğunu göreceğiz. Eğitimi incelediğimizde ise ders sayısı bakımından İngilizce, edebiyat dersleriyle eşit ya da daha fazla olduğunu göreceğiz. Evrensel kentlerde ise durum daha da vahim. Gençlerin dünyaya bakış açılarını ve hayallerini irdelemeyi korkuyorum çünkü maalesef orada A.B.D’ nin başarılı olduğunu göreceğim.

Tolga KAYASU
29,04,2009
www.kafiye.net