HAYAT SAHNESİ

Bir oyun oynanıyor hayat sahnesinde,
Tek kişilik bir oyun…
Perdeler açılıp, ışıklar yanıyor,
Karşında seyircileri görünce, gülen yüzün asılıyor.

Dert, keder, acı, yalnızlık ve çaresizlik…
Mutluluk ve sevinçten başka herkes orada,
Ömrün boyunca sana yoldaş olacak herkes orada.

Bazen ağlamaklı gözlerle oynayacaksın;
İlmin bilmem kaçıncı sahnesini,
Bezende cakanı satarak dalga geçeceksin hayatla,
İşte ben diyeceksin, işte ben,
Ölümsüzlüğün şerbetinden tatmışçasına,
Zamanın nasıl gelip geçtiğini anlamayacaksın.

Birde bakacaksın ki ışıklar sönmüş,
Perdeler kapanıyor yavaşça,
Cakanı sattığın hayat, sana bir oyun oynamış,
Bir saniyeliğine film kopmuş,
Ardından gözler kapanıyor yavaşça.

Bir musalla taşında soracak hoca,
Nasıl bilirdiniz diye,
Kimi memnun; kimi içinden gelmese de,
Bir şeyler mırıldanacak kendince.

Sonra ismin bir mezar taşında anılacak,
Birde eski fotoğraf ve anılarda,
Yaşlı gözlerle dostların, ismini anacak birer ikişer…

Ardından unutulmaya yüz tutmuş,
Hatıraların tozlu raflarında yerini alacaksın,
Ya bir sohbette ya da bayramdan bayrama arife de.

Eğer vefalıysa çocukların,
Resmini asacak ardındaki duvara,
İşte benim babam diyecek, işte babam,
Yemedi yedirdi, içmedi içirdi diye.

İşte hayat asıl o zaman başlayacak,
Vefa o zaman anlaşılacak,
Ölümsüzlüğün kollarında bir oyun daha oynanacak,
Acı ve tatlı gerçekler sahnelenecek,
Bu defa rolün değişecek,
Seyirci koltuğunda sen olacak,
Yaptıklarınla yüz yüze geleceksin.

Günah ve sevaplarınla yüzleşeceksin,
Keşke dediğin zaman olacak,
Sevdiklerin, yaptıkların tekrar geçecek gözlerinin önünden,
Yaşadığın hayatı, tekrar yaşamak isteyeceksin,
Keşke dediğin hatalarını düzeltmek isteyeceksin,
Ardından günah ve sevapların arasında kaybolup gideceksin,
Hiç yaşamamışçasına.

ZÜLKÜF KILIŞÇI
www.kafiye.net