Çocuklar (ınız) İçin…
BEŞTAŞ

Ödevimi yapmak için çalışma masama geçtim. Defterimi, kitabımı çıkardım. Kalemlerimi çıkarmak için kalem kutumu açtığımda, kurşun kalemimin iyice küçülmüş olduğunu gördüm. Hemen, yakınımızda bulunan kırtasiyeden bir kalem almam gerekiyordu. Annemden para istemek için oturma odasına yöneldim. Oturma odasının kapısı yarı aralıktı. Elim kapıya uzandı. ‘Anne’ diye seslenmek üzereyken annemi bir köşede taşlarla oynarken gördüm.

Annem, fındıktan biraz büyük çakıl taşlarını avucunda sallayıp yere bırakıyor, sonra da onları tek tek topluyordu. Bir hayal âleminde gibiydi sanki. Yanına gitmek istedim ama vazgeçtim. Kapının aralığından bir süre baktım. Ödevi de kalemi de unutmuştum.

Annemi hiç böyle görmediğim için, içime bir kuşku düştü.Taşlarla niçin oynuyordu acaba? Ayyy, daha fazla dayanamayacaktım. Kapıyı sonuna kadar açtım ve odaya girdim. Çok garip, beni hiç fark etmedi. Oysa annem, en ufak bir sese tepki verirdi. Taşların “şık şık şık…” diye devam eden sesi kaplıyordu odayı. Taşlar avucundayken arkasından yaklaşıp aniden ellerini tuttum. Annem birdenbire irkildi:

-Ne yapıyorsun kızım? Ellerimi acıttın, diyerek tepki gösterdi.

-Peki sen ne yapıyorsun anneciğim bu taşlarla? dedim.

-Görüyorsun işte oynuyorum, dedi.

-Neden bir oyuncak bebek ya da oyuncak bir ayıcıkla değil de taşlarla oynuyorsun? diye sordum.

-Şuna bak hele, dedi annem. Ben bebeklerle oynayacak yaşta mıyım?Onlarla sen oyna.

Sorumun cevabını almıştım. Bir süre suskun kaldım. Sadece annemin yüzüne baktım. Sonra annem, elimden tutup çekiştirdi:

-Gel otur yanıma, sana da öğreteyim, dedi.

-Sen oynadığına göre; bu oyun, annelerin oynadığı bir oyun olmalı. Ama ben, henüz ilkokula giden küçük bir kızım, dedim.

-Sen öyle san, dedi gülümseyerek. Bu oyunu asıl küçük kızlar oynar. Biz, sizin yaşınızdayken ne oyunlar oynardık. Bu taş oyunu, o oyunlardan sadece biri. Sizin gibi ağlayan bebeklerimiz, kumandalı arabalarımız mı vardı.? Kızlar “Beştaş” ve “Çizgi” oynar; erkekler de “Çelik Çomak” oynar, çember çevirirlerdi. Sonra erkek kız karışık oynadığımız oyunlarımız da vardı.

-Ama haksızlık ediyorsun. Çizgi oynamayı ben de biliyorum, dedim.

-Ama beş taş oynamayı bilmiyorsun, dedi.

Anneme ne olmuştu böyle? Bu yaşta bu oyun merakı da neydi?

-Peki, hadi öğret de öğreneyim. Ama önce neden böyle bir oyun oynadığını söyle bana, dedim.

-Geçen gün Adile teyzenle bahçede oturuyorduk. Çocukluk yıllarımızdan söz açıldı. Konu, oynadığımız oyunlara kadar uzandı. Ben de bahçeden bu taşları topladım. Adile teyzene; “Bizim çocuklar bilmiyor bu oyunları. Arzu’ya da öğretsem hiç fena olmayacak” dedim.Yani asıl amacım, bu oyunu sana öğretmekti. Bu nedenle oyunun kurallarını hatırlamaya çalışıyordum. Anladın mı beni? dedi.

Birden ödevimi hatırladım:

– Tamam anneciğim. Ama önce ödevimi yapmalıyım. Bunun için bir kaleme ihtiyacım var. Para verirsen kalem almak istiyorum, dedim. Annem:

-Elbette veririm. Ödevlerin her şeyden önce gelir, dedi.

Annemin avucuma koyduğu madenî paralarla yakınımızdaki kırtasiyeden bir kalem alıp geldim. Ödevlerimi tamamladıktan sonra annem bana “Beştaş” oyununun nasıl oynandığını öğretti. Bu oyun el çabukluğuna dayanan bir oyundu. Taşın birini yukarı fırlatıyor, yere düşene kadar yerdeki diğer taşları toplamaya çalışıyorduk. Ben bu oyundan çok zevk almıştım. O gün kendi kendime bir karar aldım: Annemin bildiği oyunları ve kurallarını ondan öğrenecek, dersten arta kalan zamanlarımda arkadaşlarıma da öğretecektim. Böylece eski oyunlarımızı da yaşatmış olacaktık. Bu düşünceyle okulun yolunu tuttum.

Ülkü Duysak
Yuva Yayınları
3. sınıflar için.