Mutlu Bayramlar…

Şimdi bir yazı yazmak gerek, misal kırmak iki lafın belini… Şimdi şükretmek gerek, sahip olduğumuz şeylerin farkında olarak ve onlara tek tek teşekkür ederek yeni gelen güzelliklere ‘hoş geldin’ demek gerek.. 

Misal bedeninin sağlıkla işleyen her yerine şükredip, şifalandırmak gerek yaraları ve iyileşmesine izin vermek bedenin, ruhun… 

Şimdi fakirleri düşünmek, açları doyurmak gerek çünkü onun ne olduğunu belki daha iyi anlamak için daha özel günler, bu günler. Şimdi bir çocuğun başını okşamak, bir yaşlı teyzenin kapısını çalmak, yoldan geçen hiç tanımadığın üzgün birine gülen gözlerle bakmak gerek… 

Gözü, dili, yüreği, düşünceleri de arındırmak, kirden, pastan temizlemek gerek… 

Şöyle kırlara doğru çıkıp derin derin nefes alıp ciğerlerin bayram etmesi gerek… 

Bir şarkı koyup şöyle derinden dalmalı hayallere, o sözler umut olmalı, bir ışık gibi süzülmeli gönüllere.. 

Bu gün değer verdiğiniz en az beş kişinin halini hatırını sorup “seni seviyorum” , “seni özledim” , “iyi ki varsın” demek lazım… 

Bu gün kırgınlıkları, öfkemizi, akıl oyunlarımızı, kurnazlıklarımızı atıp denize; barışa, huzura, kardeşliğe ‘merhaba’ demek gerek… 

Bunların hiç biri gereklilik değil aslında, bizler dünyaya saf ve temiz birer bebek olarak gelirken hiç bu kırılganlıklar, öfke, inatçı duygular, öldürme dürtüsü, yıkıp yok etmek, bu sanal dünya yoktu. 

Her birimiz bir diğerinin ne denli önemli olduğunu bilsek ah! Bir bilsek bu kadar savaş, düşmanlık, fesatlık olur muydu? 

Ben derim ki, bu gün etliye, sütlüye karışın. 

Bana ne, aman bana dokunmayan yılan bin yaşasın, demeyin. 

Sevgi tohumları ekin, gönlünüze, sokağınıza, sonra bir gülücük kondurun yüzünüze ve yarın ondan sonraki günler hep gülsün dünya…Bayramın en güzel enerjileri sevgiyle sarsın sizi…