Sen Üşüme

Varlığın Sevgili!

Beni ayakta tutan, yalnızlıklar içinde “biz” olmam, olamam senin yüzünden!

Bakma öyle. Gülme… Belirmesin gamzelerin yüzünde. Onlar bana ait değil.

Oysa dün seninleydim. Mezarlıkta!

Uykusuzluktan kızarmıştı gözlerin. Ve dudakların çok üşüdüğünden mi morarmıştı? Benim hatamdı özür dilerim. Geceleri üşüdüğünü unutmuşum. Ama izin vermeliydin ellerini avuçlarımda ısıtmama. Hasta olursan nasıl affederim kendimi?

Gitme, kal bu gece.

Şarap alır sabaha kadar içeriz belki dans bile ederiz. Hem anlatacaklarım bitmedi.

Sana gülerken nasıl göründüğünü anlatmış mıydım?

Şaşkın şaşkın bakmada, dinle beni.

Kalabalık içinde arardım önce. Kalorifer önünde olurdun genelde. Ah sevgili soğukla aran hiç iyi olmadı değil mi? “Onu” beklerdin benim seni beklediğim gibi. Yerinde durmaz olduğun yerde dönerdin. Gülerken başını öne eğip gülümserdin. Gamzelerin belirginleşirdi. Sonra gözlerini yukarıya çevirir, bakışlarını “onunkilerle” buluşturduğunda parlardı gözlerin. Birazda kızarırdın. Söylesene utanır mıydın ona bakarken yoksa heyecandan mıydı bu kızarmalar?

Aman Sevgili! Sen bana bakma. Nerden bileceğim gülümserken nasıl göründüğünü…

Sen bana hiç gülmedin ki! Çok uzak değildik aslında. Sadece sen başını kaldırıp bakmadın “ondan” başkasına. Bende seni taklit ettim. Başımı kaldırıp bakmadım “senden” başkasına.

Ne o sarhoş mu oldun şimdiden? Uyuyor musun yoksa? Peki, peki yeter bu gecelik. Hadi sen uzan. Bu gece hava soğuk yine. Ama sen dert etme. Ben sıkıca örterim toprağı üzerine.

Sen üşüme diye.

A.Tuğçe bakkal.
www.kafiye.net