DIRDIR ETME ANLA YETER 2

“Aynı ırmakta iki kez yıkanılamaz. Çünkü artık ne o ırmak eski ırmaktır, ne de o insan aynı insandır”. Ünlü filozof Herakleitos’un da dediği gibi sosyal yaşamda insanın her daim değişim içinde olduğu, mutlaka çevreden, olay ve durumlardan etkilendiği, bugünün dünden farklı olduğu su götürmez bir gerçektir. Bu değişim fiziğin ötesinde ruhsaldır. Zira insan, zamanın içinden ya da zaman, insanın içinden akıp giderken elbette ki insanda bir şeyler bıraktığı gibi ondan da bir şeyleri alır götürür. Değişim sürecinde olumlu gelişmeler kişiye artı değer kazandırırken olumsuzluklar ise düşünme, kodlama ve yorumlamalarda negatif etki yaratır. 


Gerek kadın olsun gerekse erkek, günlük yaşamın getirdiği stres, kaygı, öfke gibi olumsuz etkilerin kişide yarattığı değişimi durup düşünemedikleri ya da olumsuzlukların tesirinde kaldıkları için birbirlerini anlamakta zorlanır ve kırıcı olabilirler. Böyle bir durumda aile içi kavgaların, bağırış – çığırışların ve psikolojik veya fiziksel şiddetin zemini oluşmuş olur. 

Kadın ve erkek bilgisine sahip, birbirlerini tanıyan eşlerin zaman zaman ya da çoğu zaman hararetin duman sattığı bir kavganın içinde yer almasının temelinde; olayları ve ya durumları olumsuz değişimin tesiri ile olumsuz yorumlamak yatmaktadır. Stresli bir iş gününün ardından eve gelen bir koca, karnını doyurmak, dinlenmek ve günün yorgunluğunu huzur içinde atmak ister. Bu çalışan kadınlar için de aynıdır. Böyle bir durumda her ikisinin de öncelikli olarak bu ihtiyaçları giderilmelidir. İnsanlar açken, yorgunken, stresin negatif elektriği ile yüklüyken tahammül sınırları bir hayli kısıtlıdır. Tahammülün en az olduğu bu zaman dilimlerinde herhangi bir problemin veya sıkıntının konuşulması çok da doğru değildir. 

Eşlerden biri sıkıntılı bir gün geçirmiş, bir hayli yorgun belki de üzüntülü olabilir. Böyle bir durumda diğer eş ne yapmalıdır? Yapacağı ilk girişim, eşini güler yüzle karşılamak olmalı. Sonra karnının doyması ve dinlenebilmesi için ona zaman vermeli. Akabinde varsa sorunlarını konuşmak istediğini söylemeli. Kısacası sabrederek şartların ıslah olduğu zamanı beklemeli. Genellikle kadınlar bu sabrı pek de gösteremiyorlar. Mesela gün içinde kocasını da ilgilendiren bir sıkıntı vukuu bulmuş, daha eşi kapıdan girmeden bir karış suratla, soğuk bir ifadeyle imalı bir “hoş geldin” sözüyle kapıyı açabiliyor. Burada “ben de seni bekliyordum, içeri gir de bir ifadeni alayım, bana açıklaman gerekenler var” imasını koca çok rahatlıkla anlayabiliyor ve “yine ne oldu?” öfkeli cümlesiyle cevap verebiliyor. Koca, ilk imanın ardından öfkelendi. Hanım zaten gün içinde kocasının gelmesini zor bekledi. Şimdi bu iki eş arasındaki iletişimde birbirini doğru anlama mümkün müdür? Hanım sofra başında konuyu açar, yemek boğaza dizilir, kocası hiddetini tutmaya çalışsa da belli noktada öfke patlaması yaşar. Konu yemekten sonraya taşınır. Hanım taa ilk tanıştıkları günden itibaren ne var ne yoksa sayar döker tüm birikimlerini. Koca, o anki problemin içindedir ve gerilerdeki problemlerin ne ara, neden su yüzeyine çıktığını bir türlü idrak edemez. Böylece her iki eş de anlaşılmamanın hezimetinden payını alır. “Seni hiç tanımamışım, sen eskiden böyle değildin, lanet olsun seninle evlendiğim güne, sen şöylesin, sen böylesin, sen, sen, sen”… Ve bitmek bilmeyen karşılıklı suçlamalar. Hâlbuki olaylara ve durumlara olan bakış açımızı, pozitif yöne çevirsek, sabır ile ham zamanı olgunlaştırsak, bizi sıkıntıya sokan üzen her ne ise şartların sıhhat bulduğu anda konuşsak anlama ve anlaşılma konusunda pek de sıkıntı yaşamayız. 

Kadınlar ve erkekler değişir. Çünkü kadın da erkek de insandır. Kimi zaman neşeli, anlayışlı, güler yüzlü, kimi zaman stresli, öfkeli, üzüntülü olabilir. Ya da önceden ilgilendiği şeyler artık ilgisini çekmeyebilir, sevmediklerini sevebilir, sevdiklerinden hoşlanmayabilir. Kadın ve erkek bu değişimin farkında olmalı ve bu değişimin tabiliğini kabul etmeli, kendini, sözlerini, ilgisini, davranışlarını bu değişime ayak uydurarak ayarlamalıdır. Aksi halde iletişimsizliğin doruk noktasında erkek kadının sesini duyamaz, kadın da erkeğin yüreğini göremez. Değişmeyen tek gerçek, değişimin kendisidir. 

Elvan Usul
Yenigün Gazetesi 2013
www.kafiye.net