AZICIK DÜŞÜNÜYORUM

İstanbul’da oturuyorum. Mega kent… Tarih mi onu yazdı o mu tarihi tartışılır. Bütün aşklara konu olan şehir. Birbirine hasret Galata Kulesi ve Kız Kulesi aşkının bulunduğu şehir. Haaa bir de birlik ve beraberliğin artık unutulmaya yüz tutmuş olan şehir. Eskiden dedelerimiz almak için, feth etmek için gözleri kapalı ölüme gittiği şehir. Hadi az düşünün. Tek tek savaşa gitselerdi alabilirler miydi bu şehri? Fazla düşünmeye gerek yok, cevap belli zaten. Birlik ve beraberliğin en kutsal sayılması gereken şehirlerden burası. Tabii şimdilerde unutulmuş her şey.

Geçen gün Kadıköy’de dolanıyorum. Rüzgarı tenimde hissede hissede dolanıyorum. Tam karşımda yaşlı bir teyze eli poşet dolu bir şekilde yürüyor. Bir yardım edeyim elinden birkaç poşet alayım dedim, kadıncağızın başından geçmiş olmalı ki “Kimsin sen? Niye yardım etmek istiyorsun? Hırlı mısın hırsız mı?” diye bir soru yağmuruna tuttu beni. Bizim konuşma böyle uzayıp gitti. Tam ikna ettim teyzeyi evinin önüne kadar vardık, gri dönüp rüzgarım ve ben baş başa kalıcaz derken, bir baktım tonton teyzem başladı bana dualar etmeye. Ben de ona bunun benim bir görevim olduğunu ve duaları için çok teşekkür ettiğimi söyledim. Kalmamış azizim vallahi kalmamış. Tonton teyzemin ilk verdiği tepkiyi göz önünde bulundurunca insan yardımlaşma denen o şeyin kalmadığını anlıyor. Ha tabi halkımın hakkını yemeyelim. İmece usulü denen kelimenin asıl anlamını bilen kimse yok diyemeyiz. enim gibi daha kimler vardır kim bilir? Yine o gün gibi çıkmışım dışarı. Rüzgarı tenimde hissediyorum. Kadıköy’deyim. Mevsim, benim en sevdiğim mevsim, sonbahar… Düşünüyorum da geçen gün gün gördüğüm tonton teyze gibi kaç insan var İstanbul’da? Annem anlatırdı hep , eskiden biri birine yardım etmediği zaman ayıplanırlarmış. Ama nerde şimdi! Bu gün çevrenize şöyle bir bakın, bir insan bir insana  yardım ettiğinde ayıplanıyor şimdilerde. Her iyiliğin altında mutlaka bir art niyet aranıyor. Unutulmuş azizim, vallahi unutulmuş eski adetlerimiz. Yok artık o imece usulüyle yapılan evler, o yardımlaşarak ekilen domatesler. Eskiden ne varsa şimdi yok. Dünya tersine döndü derler ya hakikaten döndü. Eskiden ne varsa şimdi yok mesela. Kadıköy’deyim, rüzgarı tenimde hissederek yürüyorum. E bir de üzerime afiyet azıcık düşünüyorum. Keşke şöyle bir silah olsa ama o silah insan öldürmese, insanın içindeki gafleti, bencilliği öldürse. O silahın kurşunları birlik, beraberlik, yardımlaşma olsa. Aa aa ben böyle düşünmeye dalmışım da biri bana sesleniyor.

-Yağmurrr ,kızımm! 

Ayyy inanmıyorm tonton teyzem. Eee eskiden yardım etmeyenlerin yüzünü unutmazmış kimse, şimdilerde ise yardım edenlerin. Kadıköy’deyim, tonton teyzemle rüzgarı tenimizde hissederek yürüyoruz. Bereket versin azıcık da hoşbeş ediyoruz. Az zaman sonra tonton teyze yanımdan kalkıp eve gidiyor. İçimde kalmış ufak bir ukte. Tonton teyzeyi gördüğüm zaman aklıma geliyor işte. Şu an bir psikoloğum. Mesleğimi büyük bir aşkla yapıyorum. Ama keşke bir öğretmen olsaymışım diyorum. Geçmişte İstanbul’u almak için canını hiçe sayan dedelerimizin bize verdiği, bıraktığı n büyük ve en kutsal emaneti birlik ve beraberliği unutmayacak ve unutturmayacak bir öğretmen. Kadıköy’deyim artık rüzgarı tenimde hissedemiyorum. Müsade edersiniz ki azıcık düşünüyorum.

 

Sema Yağmur DEMİRTAŞ
Uluğbey Ortaokulu

Karabağlar/İzmir
www.kafiye.net