ZAMANE İNSANLARININ MİSAFİRLİK ANLAYIŞI     

              
 Görüyoruz işte! Hile ve düzenbazlık yine karşımıza çıkıyor. Ve işin sonu yine kötü bitiyor. Dostluğu ve kardeşliği bozan kimi zaman sofra oluyor kimi zaman kavga ve tartışmayla geçen zaman. Tilki ve Leylek hikayesinde olduğu gibi zeki olduğunu sanan tilki akıllı leyleğin tuzağına düşüyor. Sizce de gerçek hayatta da yok mu bu zeki olduğunu sanan tilkilerden? Elbette var! Nefis sınır tanımıyor, gelgelelim bizim asıl konumuz olan misafirliğe, misafirlik bu konunun neresi ile alakalı neresiyle alakasız siz dinleyicilerimin takdirine kalmış ama bilinen bir gerçek var ki hile ve düzenbazlık asla olmaz dediğimiz konulara dahi girmiş. Mesela misafirliğe…         

 80’li 90’lı yılların vazgeçilmezi, cümbür cemaat kelimesi yüzlerde yol açtığı neşesi ve sevimsizliğiydi misafirliklerimiz. 80’li 90’lı yıllar dedim çünkü misafirin gerçekten misafir  sayıldığı, insanların birbirlerinin kusurlarını ortaya saçmadığı; para, giyim-kuşam konularının yerine dost , çoluk çocuk konularının  aldığı, etrafı mutluluk dumanının kapladığı yıllardı o yıllar. Tabi ki günümüzde de var yok değil misafirperverlik Türk Milleti’nde ama eski yıllarki kadar yaygın değil elbette! “Batıya özeneceğim” çabası insanların üzerindeki geleneklerin örf ve adetlerin etkisini, hakimiyetini kaybetmesini sağladı. Zamane insanları da öyle değil mi? Tabi ki bu insanlar arasında ben de varım, arkadaşlarım, tanıdıklarım da var. Zamane insanları derken tüm Türk Milleti”nden bahsediyorum. “Batıya ayak uyduracağım, azıcık Avrupai olun, yok ben Avrupalar’da yaşadım, yok bu ayakkabı bilmem hangi ülkenin moda haftasından!”  Sen kimsin be? Sen misin Anadolu kadını, sen misin vatan toprakları uğruna can veren, yiğidini yitiren Anadolu kadını, Anadolu insanı? “Şimdi ise nerede                                                                                        Anadolu’nun fedakar anaları?” diyorum, diyoruz. Onların izini taşıyan yeni nesil her ne kadar “Sen şehid oğlusun incitme yazıktır incitme atanı, verme dünyaları alsan da bu cennet  vatanı” dese de Avrupa özentiliği sınır tanımıyor. Sanırım denemem misafirlik konusundan yavaş yavaş hesap vermesi gereken zamane insanlarına olan öfkemizi anlatmaya yönelik olmaya çalışsa da elimden geldiğince misafirlik konusundan kopmamaya çalışacağım. Gerçi “Misafirlik nedir?” sorusunu açıklayamaz Avrupa’ya ayak uydurarak “Ben Türk’üm” diye geçinen ve “Sosyete” tabiri ile anılan insanlar…

 Misafir olmak ve etmek her Türk ferdi için bir erdemdir. Misafir demek, televizyon canavarının savaşı kaybettiği anlamına gelir, elde dolaşan kumandaların yerini ellerde dolaşan oya örneklerine bırakması demektir. Misafir demek, derde çare aramaya gelmiş elçi demektir, misafir kardeştir evdeki söyleşi, muhabbettir. Verdiği dostça öğütleriyle dertli, buğulu gözlere, kalplere fısıldamaktır, misafir hüznü tebessüme dönüştüren, çay ve kahve kokularının, güneş ve küçük bebeğin kahkaha seslerine, minicik bir bebek sesinin koca ev halkını kahkahaya boğması demektir. Eğer sen Türk ferdiysen, Anadolu’nun fedakar anasının yiğidi isen misafirin canındır, cananındır senin, sevgin ve sevgilin… Güneşin ilk ışıklarından temizliğe başlanması, özenle yemeklerin ikramların annelerimiz tarafından hazırlanması ve ev halkını tatlı bir telaş  kaplamasıdır herhalde misafirlik, misafirin de yeri, ailedeki saygınlığı                                                       ve önemi… MEVLANA’NIN SABRI, AKİF’İN İÇTENLİĞİ, YUNUS’UN AŞKIYLA KALIN! ESEN ve FERAH KALIN…                                                                                                                                                                                                                                                                          

 

Uluğ Bey Ortaokulu
Karabağlar/İzmir
Sümeyye Hatun TİK
www.kafiye.net