SARIKAMIŞ ŞEHİTLERİNE

Tarih dokuz yüz on dört mevsim acımasız kış 
Ezeli düşmanların sahnelediği oyun (!) 
On binlerce can söndü, buza kesti her bakış
Mekan haritasızdı kurban olurken soy’un 

Sarıkamış; binlerce vatan evladının buzdan heykellere dönüştüğü yer ve tarih 22 Aralık …..Yılını yazmıyorum zira her yıl 22 Aralık tarihi bizim için aynı kış soğuğunun ciğerlerimizi talan ettiği gündür. Biliniz ki o gün askerimiz iki cephede birden savaşmıştır. Bu cephelerden birisi ezeli düşmanımız olan Moskof cephesi diğeri ise ağır ve acımasız kış şartlarıdır. Bir yandan o bölgede yıllardır süren Rus işgalinin hem madden hem de manen verdiği moral bozuklukları,  diğer yandan, çok ağır yaşanan kış şartlarında erzak ve mühimmat getirmek üzere İstanbul’dan yola çıkan 2 gemimizin Karadeniz de batırılması sonucu donanım olarak zayıf bir halde bulunmak büyük şanssızlıktı. Zira o bölgede hakîm olan kış zaten düşmanın ta kendisiydi. Bunun yanında bir de Rus askeri ile mücadele etmek en büyük mühimmatı sadece yüreğindeki iman olan Türk askerine yakışırdı. Öyle de oldu.

Orada mücadele eden askerlerimiz her şeye rağmen vatanı düşmandan temizlemek için seve seve bu çileye taliptiler. Çıktıkları yoldan geri dönmeyeceklerini bile bile büyük bir cesaret ve kararlılık ile verilen emirleri yerine getirdiler. Hava eksi bilmem kaçlarda olmasına rağmen onlar yürüdükçe terlediler. Terledikçe sırtlarında buz kesti ayaz, gözkapaklarında asıldı gece. Nefeslerinden çıkan buhar kirpiklerinden öteye gidemeyip orada kara dönüşüyordu. Bu yüzden birbirine yapışan kirpikleri zaten soğuktan donmaya yüz tutan gözlerine geceyi daha akşamın alacasında çoktan indirmişti bile.

Bir yandan açlıktan takatsiz kalan bedenler birer ikişer karlara yığılırken arkadan gelenler hem onları kaldırıp yeniden hareketlendirmeye çalışıyor hem de kendi mecalsizlikleri ile mücadele ediyorlardır. Fakat emir kati idi ve sonucu ne olursa olsun hız kesilmeyecekti. Aksi vatanın kara akıbetiydi. Ve onların hiç biri bu kara akıbete razı değildi ki tüm olumsuzluklara rağmen hala direniyorlardı.

Akşam geceye, gece de daha geceye dönüşürken karlar arasında buzdan heykeller de dikildi birer birer. Onlar öyle sıra dışı heykellerdi ki, ne heykeltıraşları ne de modelleri vardı. Sanki ilahi bir el onları sıra sora diziyordu yol boyunca tarihe emsalsiz bir vesika düşercesine. Kurtlar kuşlar adeta selam duracaktı  günün ilk ışıkları ile hepsine.

 
Allah’u Ekber dedi dağlardaki senfoni
Tökezleyip düştükçe iman yürütüyordu
Annesinin sesiydi kulağındaki ninni
Körpecik ciğerleri ayaz çürütüyordu.

Hepsi ana kuzusu hepsi vatan evladı 
Üstü başı paçavra çarık yok ayağında 
Bedenler silinse de ruhlara sindi yâdı 
Adsız kahraman oldu hepsi Yağmur Dağı’nda

Bu oldukça dramatik ama heybetli yürüyüşün neticesi mutlak zafer olmalıydı ve öyle de oldu. Bazen yenilgiler zaferlerin gerçek adıdır. Orada karlar altında bir gecede buzdan heykellere dönüşen askerler de aslında yenilmediler. Onlar canlarını ve naçiz bedenlerini kendilerinden sonra yaşayacak vatan evlatları için kurban ederken bir adayış öyküsünün baş kahramanları oldular. Dolayısı ile hemen hemen otuz sekiz yıldır Rus işgalinde olan bölge bundan sonra Ruslardan temizlenmiş ve Osmanlı ordusu neredeyse Bakü’ye kadar ilerlemiştir.

Burada atlanmaması gereken iki önemli husus vardır. Bunlardan birisi Enver Paşa’nın, Sarıkamış Cephesini yardımcısına bırakıp İstanbul’a dönmesinin yanlış lanse edilmesidir. Zira Enver Paşa düşmanın Çanakkale’ye harekat düzenliyeceğini öğrendiğinden, Çanakkale Cephesini kuvvetlendirmek için İstanbul’a, oradan da Çanakkale Savunma Hattına gitmiştir.

Sarıkamış konusunda bahsi geçen diğer bir yanlış ise şehit olan asker sayısıdır. Tarihçi-yazar Mehmet Niyazi Sarıkamış harekatındaki şehit sayısının tüm belgelerde toplamda 23.000 olduğunu, 90.000 rakamının 60.000 kayıp veren Rusların yalanı olduğunu kaydeder. Bu rakama hastalıklardan ölen ve çarpışma sonucu ölen askerlerimiz de dahildir. Bunun gibi pek çok kaynakta “Doksan bin” rakamının,  özelikle Ruslar tarafından Türk ordusunun maneviyatını azaltmak amacı ile uydurulmuş bir rakam olduğu söylenmektedir. Ve o gece aslında Rusların yenilgi gecesi olmuştur. Zira onlar o gece Türk askerini esir edememenin hezeyanını yaşamışlardır. “Türk’ün hürriyetine boyunduruk vuramamanın acısını yaşamışlardır.

Daha sonraları ortaya çıkan Rus arşivlerindeki belgelerden birisinde Rus Kumandanı Petroviç aynen şu ifadeyi kullanmıştır:” Allahu Ekber Dağlarındaki Türk Müfrezesi bize teslim olmadı, onları esir alamadım. Zira onlar bizden çok evvel Allah’a teslim olmuşlardı.”

Sonuç nasıl olursa olsun, Türk milletinin milli gücü, manevi kuvveti ve üstün iradesi bu savaşa galip gelmiştir. Bütün dramatik yanına rağmen, Türk’ün bırakın Moskof’u, hiçbir türlü düşmana yenilmeyeceğinin de ikrarıdır Şarıkamış.

 
“Sarıkamış” koydular bu destanın adını 
Çam dalları titreyip eğildi öfkesinden
 Kimse tınmasa bile rüzgarın feryadını 
Bir intizar sezilir şehitlerin sesinden
 

Orada şehadet vuslatına eren askerlerimizin hatırası artık hep yüreğimizde olacaktır.
Onları unutturmamak bizim en büyük vazifemizdir.
Diğer unutamadıklarımız gibi.
Ruhları şad, mekanları cennet olsun inşallah!

 

SEVİM YAKICI (ALMILA KARGÜLÜ)
www.kafiye.net