SEYYAH

Uzun bir yolculuga çıkan ve bu yollardaki sıkıntılara razı olan bir seyyah yolda çok insanla tanışır. Kiminden kaçar kimine güvenir arkadaş olur. Arkadaşlarından kimisi heybesindekileri alma niyetiyle riyakarca dost görünur. Seyyah, ne yazık ki arkadaşa güvenin bedelini heybesinden olarak öder.

Her ne olursa olsun güven duygusunu kaybetmeyen seyyah yeni arkadaşlarla tanışır. Bu arada hiç yiyeceği ve parası kalmayan seyyaha yeni arkadaşı yardım eder. Karnını doyurur cebine de üç beş kuruş katar. Bu güzel davranış karşısında mahcubiyet hisseden seyyah, yalnızlik içinde kahrolan arkadaşına yoldaş dost olmak ister. Onunla sohbet eder dertlesir. Yeni arkadaşının derdini dinler hergün. Bazen islamı bazen müslümanlığı konuşurlar. Seyyah Allahın anıldığı bu sohbetlerden büyük keyif alır. Sonra seyyah arkadaşının da yardımıyla bir iş bulur ve onun yaşadığı kasabada yaşamaya başlar. Lakin aldığı para geçimine yetmez. Üstelik kasaba halkı da kim olduğu bilinmeyen bu insan hakkında ileri geri konuşmaya başlar. Belalar sağanak sağanak yağmaya başlayınca, seyyah kederlenir. İçine düştüğü durumdan kurtulma yolları arar. Gitse gidemez kalsa kalamaz. Arkadaşına gidip biraz dertlesmek ister. Arkadaşından hiç bir beklentisi olmayan seyyah derdini dökmeye başlar. Üç beş cümleden sonra arkadaşı sözünü keser ve kendiderdini anlatmaya başlar. 

_ Ben ne acılar çektim. Kimse içimi bilemez… Ana baba acısı evlat eş acısı hepsini gördüm geçirdim ben … Üstelik sen niye dertleniyorsun? Ben olmasaydım iş bulamazdin, ben olmasaydım bu kasabada yaşayamazdin. Ben olmasaydım…

Kendini bir anda değersiz mahçup ezik hisseden seyyah:
_ Allah senden razı olsun. Bana yardım ettin. İş buldun aş verdin. 
Seyyah bu üzücü sohbetten sonra arkadaşının yanından ayrılır. Kendi dünyasında daha çok hüzne dalar. Ve hissettiği bu duyguları arkadaşına söylemeye karar verir. Onunla buluşur ve 
_ Benim için iyi şeyler yaptin. Bana yardim ettin. Teşekkür ederim. Lakin bunları yüzüme vurman, zaten mahçup olan gönlümu daha çok ezmekte. Ben daha çok üzülüyorum. Zaten bir çıkmazın bir belanın içindeyim biliyorsun. Bir de senin böyle söylemen cigerimi dağlıyor. Lütfen böyle deme.
_ Eee yalan mı, ben olmasaydım sen bir hiçtin. Kim bakardı senin yüzüne. Alınganlık yapıyorsun. Ben her zaman senin yanindayim. 
_ Peki siz haklısınız ben alınganlık yapıyorum. Hadi hayırlı günler sana. Kal sağlıcakla.

Seyyah hissettiklerini bile anlamaya çalışmayan bu arkadaşından çeşitli bahanelerle uzaklaşmaya çalışır. Onun neden uzaklaştığıni bir türlü anlamayan arkadaşı hala seyyahi arar gelir derdini anlatmaya devam eder. Tüm bunlarla birlikte bir de zenginliğiyle övünür. Şöyle gezdim şöyle yedim şunu aldım bunu sattım…. 

Seyyah evde zeytin ekmek yerken o nerede neler yaptığını nispet eder gibi anlatmaya devam eder. Sanki bilmiyormuş gibi sen de al sen de ye sen de yap diyip seyyahin günahına girmektedir. Seyyah artık dayanamaz ve sert bir dille 
_ Senden hiç birşey beklemiyorum istemiyorum. Ben kendi derdimi kendim hallederim. Yeter ki artık bana dert anlatma. Mumkunse benim hakkımda hiç birşey konuşma. 
Arkadaşı bu konuşmadan sonra
_ Hadi iyi günler sana. Sen mutlu olduğunda konuşalım. Der ve gider.

Seyyah yolculuğunu yarım bırakıp kasabaya yerlestigine pişman olur. Ve buradan en kısa sürede gidebilmenin yollarını arar. Elini kolunu bağlayan kira vs borçlarını ödeyebilmek için tefeciden para alır. Tefeci paranın tamamını geri almadan kasabadan gitmesine izin vermez. Seyyah borçlarını kapatır ve tefecinin borcunu tamamen kapatacağı o günü bekler.

Sanki herkes yemin etmiş seyyahı düşürmek için. Sanki herkes sıraya girmiş tokat atmak için. Sanki seyyahın bir canı yok sanki o kalp taşımıyor.

Peygamberimiz ” yaptığın iyiliği ve sana yapılan kötülüğü unutun” dememiş miydi? 
Seyyah unuttu herkesi herşeyi her tokatı her acıyı. Fakat kimse seyyahı unutmadı. Gelip vurdular gidip vurdular.
Seyyah şimdi anladi. 

Bu dunyada dost varsa o bana rastlamadi Bu dünyada müslüman varsa o da bana rastlamadi. 

Elvan Usul
(SEYYAH adlı yeni romanımdan bir özet)

www.kafiye.net