EĞİTİMCİ GÖZÜYLE
Dr. Sait Güngör ELGİN
Eğitim Bilim Uzmanı
SMS:0532-516 09 28

TÜRKİYE’NİN BİRİNCİ ÖNCELİKLİ SORUNU TERÖRDÜR

Seçim yaklaştıkça, liderler ve millet vekili adaylarının televizyonlarda yaptıkları soru-cevap şeklindeki oturumlarda Türkiye’nin sorunları daha bir belirlilik kazanmaya başladı. Eskiden yapıldığı gibi belirlenmiş süreler içerisinde propaganda konuşmalarından fazla bir şey anlaşılmıyor. Ama bazı televizyon kanallarında yapıldığı şekliyle, gazetecilerin sorduğu, liderlerin konuşup cevapladığı şeklindeki toplantılar daha etkili ve doyurucu oluyor, kanaatimce.
İşte 7-8 /Temmuz/2007 gecesi Kanal B’de “Medya Seçimi Tartışıyor” başlıklı, gazeteci Sayın Yaşar Aysev’in hazırlayıp sunduğu, eski İçişleri Bakanı Sayın Hasan Fehmi Güneş’in ve gazeteci Sayın Saygı Öztürk’ün stütyoda, Emekli Subaylar Derneği Başkanı Sayın Emekli General Rıza Küçükoğlu, gazeteci Sayın Ercan Çitlioğlu’nun telefonla, eski İçişleri ve Milli Savunma Bakan’ı Sayın İsmet Sezgin’in band kaydı aracılığı ile katıldıkları tartışmayı ilgi ile izledim. Bu konuşmalardan çıkardığım sonuç, yazımın başlığı oldu. Türkiye’nin bu gün içerisinde bulunduğu en acil, en önemli, en hayati sorun: Terördür, güvenliktir. Konuşmacıların kaynak göstererek verdikleri bilgiler, bu sorun çözümlenmenden diğer sorunların çözümlenmelerinin bile bir öneminin bulunmadığı şeklinde. Ben de yurttaş olarak bu değerlendirmelere katılıyorum.

Terör için yapılacak işlerin başında, terörün tanımını doğru yapmak ve bu tanımı, kararlılıkla dünya kamu oyu önünde diplomatik yollardan, sürekli olarak dile getirmek. Diplomatik yollardan, sorunu çözmek için gayret göstermek, terörü besleyen kaynakları kesmek, dostla düşmanla gerekli olan girişimlerde bulunurken, bir yandan da askeri, ekonomik, sosyal, kültürel seferberlik anlayışı içerisinde olayın üzerine gitmek. Olayı yalnız askeri bakımdan ele almak, sorunun ancak % 20’sini çözer. Sorun sosyolojik, psikolojik, kültürel, hukuki, ekonomik boyutları ile ele alınarak çözüme kavuşturulmalı.

Bunun içinde iktidarların, siyasi irade ve kararlılık içinde olmaları öneriliyor. Örneği Atatürk’te görüldüğü gibi.

Atatürk devleti yeniden kurarken, o zamanın tüm bilim adamlarının, politikacılarının, akıllı insanların bilgi ve görüşlerini almış ve atacağı adımları ona göre belirlemiştir. Bu yüzden kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temelleri sağlamdır. Yalnız siyasi açıdan değil, sosyolojik, hukuki, dini, kültürel…her açıdan irdelenmeden hiçbir harekete başlanmamış ve karara bağlanmamıştır.

Büyük Atatürk nutkunun girişinde: “Efendiler, bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da hâkimiyeti milliyeye müstenit, bilâkaydüşart müstakil yeni bir Türk Devleti tesis etmek!

İşte, daha İstanbul’dan çıkmadan evvel düşündüğümüz ve Samsunda Anadolu topraklarına ayak basar basmaz tatbikatına başladığımız karar, bu karar olmuştur.”

“Bu kararın istinatettiği en kuvvetli muhakeme ve mantık şu idi:

Esas, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas ancak istiklâle tamme malikiyetle temin olunabilir. Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun istiklâlden mahrum bir millet, beşeriyeti mütemeddine muvacehesinde uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye kesbi liyakat edemez.

Ecnebi bir devletin himaye ve sahabetini kabul etmek insanlık evsafından mahrumiyeti, aczü meskeneti itiraftan başka bir şey değildir. Filhakika bu derekeye düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir ecnebi efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez.

Halbuki Türkün haysiyet ve izzetinefis ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa mahvolsun evlâdır!

Binaenaleyh, ya istiklâl ya ölüm!”

Siyasi irade timsali Atatürk dururken başka örnekler aramağa gerek var mı?

Dr. Sait Güngör ELGİN
www.kafiye.net