AŞK

Sana yazılan ilk sözcük şüphesiz aşk olmalıydı. Çünkü ben aşka aç bir insanım. Aşka olan susuzluğumu hangi çeşme giderir? İçimde kocaman bir okyanus barındırsam da bir damla su bulamıyorum hasretimi dindirsin. Sanki anlaşmış bütün denizler, nehirler… Çölleşen yüreğimin sürüngeni olmuş derman beklerim yardan. Peki bu okyanus! Sızmaz mı kuruyan yüreğimin çatlaklarından? Gidermez mi susuzluğumu? Gidermiyor işte. Kendi susuzluğumu gideremediğim bu aşk karmaşası içinde başkalarına okyanus olmaya çalışıyorum. ‘Terzi kendi söküğünü dikemez’ derler. Bir yazar da kendi yaralarını saramıyor işte. Benim gibi. Aslında yalnızlık değil benim canımı acıtan. Şu o/nsuzluk yok mu! Yüreğimi dağlıyor. Anlamsız cümleler içinde aşk dileniyorum satırlarımdan. Kimse anlamaz içimdeki bu şeyi biliyorum. Sorun değil. Anlaması gereken de anlamıyor zaten. Yani ben…

‘ Bana bir ben gerek,
Ben’den öte.’

Gece ıssız gene. Sokaklar karanlık. Çıksam dışarı gece ağlar belki halime. Biz yazarların derdi ne mi geceyle? Çünkü yıldızlar geceleri görünür. Biz de varlığımızı geceleri daha iyi gösterebiliyoruz. Belki de bizi diğer insanlardan ayıran en önemli özelliğimizdir bu. Bir de aşk..! Biz aşkımızı herkes gibi yaşamayız. Biz yüreğimizle sınanan, kalemimizle yazılan, sessizlik diliyle konuşan bir aşk yaşarız. Ve bekleriz. Bir gün, bir hafta, bir ay, bir yıl, yıllarca… Önce sabrımızla sınanır, aşkla kuşanır sonra yarimizi aşka sararız. Mutluluğun kuluçkasına yattım bekliyorum. Hayatın bana çevirdiği bütün oyunlara, içimdeki karanlığa yanmayan bütün ışıklara inat… Bekliyorum. Belkiler sürekli iğne gibi batıp kanatsa da yüreğimi inadına bir umut daha yakıyorum. Sigara gibi. Dudaklarımdan nefesle birlikte sıyrılıp yayılıyor havaya. Fakat ne ben sigara severim ne de sigara beni. Bunun adı başka!

Bunun adı ‘ DUA ’

Günlüğümden…

Elif ER
www.kafiye.net