ÜÇ GÜNLÜK ÖMÜR

Küçükkeninsan ne yaptığını, nasıl yaşadığını, nelerle uğraştığını bilmiyor, sanki dünyadan haberi yokmuş gibi hiçbir şeye aldırmıyor çocukluğunu yaşıyor…

Çocukluk çok güzel bir şey, hele bir de annenden yapmasını istediğin bir şey varsa ve annen de onu yapmıyorsa eğer hemen ağlanırdı/ağlardık. Elimizden geldiği kadarıyla, avazımızın çıktığı kadar bağırır, ağlardık hep. Ne güzeldi çocukluğum(uz). Bize tozpembe gelirdi her şey, oyunlar, oyuncaklar, ağlamalar,
parklara gidip eğlenmeler vs. o an hiçbir şeyi düşünmezdik ve oyuna dalar giderdik…

Sonrada geriye kalan bir tek hatıralar. Hatıralardan kendimize sakladığımız bir fotoğraf albümünden eski, sararmış fotoğrafların vesikaları… Eş, dost, yakın akrabalar hepsi içinde yer edinmiştir…

 

Aradan bir zaman gelip geçiyor. Hayatın iyi yönüyle ve kötü yönüyle uğraşıyoruz… Ve böyle ömrümüzden bir gün daha geçip gidiyor.. O gün için çocukluğun bitip okul çağının başlamış olduğunu görüyor(uz)um… Üç günlük ömür bitiyordu… Hani derler ya, birde şarkısı vardı bu söylenen sözlerin  “gençlik başımda duman, ilk aşkım ilk heyecan…” gençlikte her şey yapılıyor. İlk aşkın tadına da varılıyor, ayrılığı da tadıyor insan. Gençlik bir başka geçiyor. Sanki tozpembe hayaller vardı hep insanın içinde.


Ya sonra hepsi geçecek…


Üç günlük ömür bitiyor diyeceğiz. Çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık dönemlerini ayrı ayrı ayırmaya hiç gerek yok elbet bir gün gelecek bu ayrım bitecek ve hayatımızı bunlara ayırdığımıza değmeyecek. Bir bakmışız ki sonra gençlik elden gitmiş.


Ve işte bu son fasıl artık…

Ve ömür geçiyor

Bugünün sonunda. şu üç günlük ömür..

Geldi ve geçip gidiyor!…

Yalçın SEVİM
www.kafiye.net